BEETHOVEN ve AŞK

beethovenswife

" Ah, ah! Ancak aşk yumuşatabilir hayatımdaki acıları!

Ey Tanrım! Sevgisi gücüme güç katacak kadını gönder bana artık!"

Beethoven 'ı mutlu eden ve sanatını besleyen şeylerin başında aşk ve doğa gelir.

Beethoven, hayatı boyunca doğa ile özel bir ilişki kurarak yaşamaya özen göstermiştir. En mutlu olduğu zamanlar kırlarda ağaçların, çiçeklerin arasında kaybolduğu anlardır. Doğa, yalnızlığının gerilediği, mutlu olduğu yerdir. Doğa, özgür ruhunun en rahat ettiği yerdir.

Hayatındaki anlamların başında doğa, kadın ve müzik gelir.

Beethoven, düzensiz hayatı karşısında içten içe düzenli ya da düzenlenmiş bir hayatın arzusunu duymaktadır. Evliliğe dönük tavrını asıl belirleyen kadınlara duyduğu derin sevgi ve aşktır.

Beethoven yirmi iki yaşına bastığında tanıştığı ilk kadın evlerinde yaşadığı Breuning ailesinin yirmi yaşındaki kızı Eleonore'dur. Güzel, incelikli, kibar, okumuş, iyi bir eğitim almış Eleonore bu özellikleriyle Beethoven'ı etkiler. Eleonore ile piyanonun başına geçtiği zamanlar, hayatının en mutlu anlarıdır.

Fakat aynı evde kısa bir süre yaşadığı Jeannette'ye olan ilgisi, bu mutlu ilişkinin sonunu hazırlar. İki aşk arasında kalan Beethoven, iki kadınla da mutlu bir beraberlik sürdürememiştir.

Tam bir bohem hayatının varlığı söz konusu değilse bile bir sanatçının dünyası, ilgi görmesi ve etkilemesi için yeterlidir. Beethoven bu ilgiye bağlı olarak Viyana'da pek çok kadına gönlünü kaptırmış, ruhunun kapılarını sonuna kadar açmıştır.

Keglewicz Kontesi Babette, Kontes Theresia von Branunsweig onu etkileyen kadınlardandır. Hatta Fa diyez Majör Sonatı (op.78) Theresia'ya adamıştır.

Beethoven'ın kalbinde ayrı bir yeri olanlardan biri de Cristina Cherardi'dir. Bu kadından o kadar çok etkilenmiştir ki en uzun ilişkilerinden birini onunla yaşamıştır.

Evlenmeyi ilk düşündüğü kadın ise çocukluğunda Bonn'daki saray korosunda birlikte oldukları Magdelana'dır. Magdelana'ya evlilik teklif ettiğinde ise yaşadığı tek şey düş kırıklığıdır.  Magdelana, Beethoven'a bazı hakaretler ederek üzücü bir şekilde evlilik teklifini reddetmiştir.

Çoğu kadın Beethoven'ı insan olarak, arkadaş olarak, sevmekte,  onun özel hayatına girseler bile bir süre  sonra ilişkiyi yürütemeyip başkalarıyla evlenmeyi tercih etmişlerdir.

Bu durum Beethoven'ın sanatını besleyen en büyük etkenlerden biri olmuştur. Eninde sonunda hayatından çekip giden her kadın onda yalnızca acıya yol açar. Duyduğu acı ve yalnızlığının tek karşılığı ise müziğinde ortaya çıkar. Bu bağlamda yalnızlık ve acı Beethoven'da yaratıcı bir güce dönüşür ve yaptığı müziğin insanlar üstündeki derin etkisinin arka planını oluşturur.

1801 yılı başlarında Beethoven 31 yaşına geldiğinde, tam bir olgunluk çağına gelmiştir. Hayatının içindeki kimi zaaflarından çoktan kurtulmuştur. Söz konusu olgunluk en büyük aşklarından birinin de başlangıcıdır. Bu aşkın da sonu ayrılıkla bitmiştir fakat hem hayatına hem de sanatına olan etkisi çok büyüktür.

Giulietta Guicciardi, Milano'da doğmuş, tam bir sanat kültürüne sahip, 17 yaşında, çekici bir genç kızdır. Genelde ders vermeyen Beethoven, yakınlarının bu güzel kıza ders verme teklifini hemen kabul eder. Genç kıza ilgisi ve duyduğu aşk, her piyano dersini büyülü bir zamana çevirir.

En ateşli, en arzulu aşk mektuplarını yazdığı kadın Guilietta olmuştur. Yazdığı aşk mektupları, öldükten sonra bulunmuştur.

Beethoven'ın müzik dehası olması, sevdiği bir kadınla evlenip istediği mutlu hayatı yaşamasına yetmemiştir. Beethoven'ın aşkı tek kişilik bir aşk olarak kalmıştır. Guilietta'nın  yazdığı mektuplarda Beethoven'a bir ilgisi olduğunun sonucunu doğursa da, 2 yıl sonra bir başkasıyla evlenmiştir.

Bu durum Beethoven'ı çok etkilemiştir. Artık ölüm düşüncesiyle uğraşan, kendini ölmeye hazırlayan biri haline dönüştürmüştür. Ama Guilietta'ya olan karşılıksız aşkı onu öldürmemiştir. Bu duygular onda başka şeylere dönüşür ve sanatına duyduğu aşk onu tekrar hayata  bağlar, ölüm düşüncesinden uzaklaşır. Yıllar sonra aslında Guilietta'nın da Beethoven'ı sevdiğini, Kontla ailesinin zoruyla evlendiğini öğrenir. Fakat evli kadınlara olan saygısından bu durum düşüncelerinde değişiklik yaratmaz. 20 yıl boyunca tek başına aşkını içinde yaşar.

Yalnızlığı sanatsal anlamda yoğunlaşmaya yol açarken bir yandan da sağlık sorunlarını ortaya çıkarır. En büyük sağlık sorunu ise duyma güçlüğü çekmesi yani sağırlığıdır.

Sağırlığını unutmak için çözümü doğaya sığınmakta bulur. Kır Senfonisi, Beethoven'ın aşık olduğu doğaya incelikli bir armağanı olabilir. Ama ne yazık ki beste yapması, doğaya sığınması hayata bağlanması için yeterli olmamıştır.

Beethoven için genç yaşta hayattan uzaklaşıp yalnızlık ve uğultulu bir sessizlik içinde yaşamak yeterince sarsıcı bir durumdur.

1809 yılının sonlarında kalbini saran aşk ateşi Beethoven'ın en son hayata tutunma arzusudur. Bu ateşi yakan Teresa Malfatti adlı bir genç kızdır. 39 yaşındaki Beethoven bu kıza tuhaf duygular içerisinde savrulur. Mesafeli şekilde mektuplaşmalarının ardından, Teresa mı istemedi, yoksa ailesi mi bilinmiyor ama yine bir aşk daha hüsranla sonlanmıştır.

Beethoven hiç evlenemedi. Sevdiği kadınlarla beraber uzun birliktelikler geçiremedi, Ama

Beethoven'ın aşkları, ardında yüzyıllardır insanların kulaklarında uğuldayıp duran melodiler bıraktı. ...

 

 

Kaynak: Dahiler ve Aşkları / Özcan Erdoğan

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir