piyanomist tarafından yazılmış tüm yazılar

Fazıl Say

Fazıl Say

1970 yılında Ankara’da doğan Fazıl Say, Ankara Devlet Konservatuvarı’nda piyano ve bestecilik eğitimi gördü.

17 yaşında, Düsseldorf’taki Robert Schumann Enstitüsü’nde ünlü piyanist ve pedagog David Levine ile beş yıl çalışmasını sağlayacak olan DAAD bursunu kazandı.

1992-1995 yılları arasındaki öğrenimini Berlin Konservatuvarı’nda sürdürdü. 1994 yılında “Genç Konser Sanatçıları Uluslararası Seçmeler Ödülü” nü kazanmasının ardından uluslararası kariyerinde hızlı bir yükselişe geçti.

Bugüne değin, Amsterdam Concertgebouw, Berlin Philharmonie, Vienna Musikverein, Tokyo Suntory Hall, New York Carnegie Hall ve Avery Fisher Hall gibi prestijli salonlarda; New York, İsrail, Baltimore, St.Petersburg ve BBC filarmoni orkestraları, Fransız Ulusal Orkestrası, Amsterdam Kraliyet Concertgebouw Orkestrası gibi dünyaca ünlü topluluklar eşliğinde çalan Say; Lucerne, Ruhr, Rheingau, Salzburg, Verbier, Montpellier ve Bonn Beethoven festivallerinde defalarca sahneye çıktı.

2004 yılında kemancı Maksim Vengerov ile 2006 yılında Akiko Suwanai ile Avrupa, ABD ve Asya turnelerine çıkan Say’ın son yıllardaki oda müziği partneri, ünlü Moldovalı kemancı Patricia Kopaçinskaya’dır.

Caz tutkusuyla da bilinen Fazıl Say, Türk Ney virtüözü Kudsi Ergüner ile “Worldjazz” adlı bir dörtlü oluşturdu. Klasik müzik ve caz müziği dışında, popüler müzik ve halk müziği alanlarında da birçok ünlü isimle sahne almıştır.

Fazıl Say, çok iyi bir piyanist olmasının yanında aynı zamanda da çok iyi bir bestecidir. Besteleri tüm dünyada büyük yankı uyandırmaktadır.

Piyano ve keman için yazdığı konçertoları, çeşitli Oratoryoları (Nazım, Metin Altıok Ağıtı, Truva v.b), senfonileri, ve çeşitli adaptasyonları bulunmaktadır.

Besteleri tüm dünyada dinlenilen ve dünyaca ünlü orkestralar tarafından seslendirilen Fazıl Say, ülkemiz adına gurur kaynağı bir sanatçıdır. Uzun zaman yurt dışında yaşamış olmasına rağmen ülke ve vatan sevgisi ağır basmış ve İstanbul’da dönmüş ve burada yaşamaya devam etmektedir.

Piyanist Ece Dağıstanlı ile evli olan Fazıl Say’ın, Kumru adında bir de kızı vardır.

Piyano Eğitiminin Zeka Gelişimine Katkısı

Piyano dersinin zeka gelişimini %50 oranında arttırdığı bilimsel çalışmalarda kanıtlanmıştır.

Özel Piyano Dersi alan bir çocuğun okuldaki diğer derslerinde de daha başarılı olduğu bir gerçektir. Arkadaşlarıyla ve ailesiyle daha iyi geçinmektedir.

Ayrıca ergen döneme geçmeden ve ergenlikte boş vakitlerinde zararlı bir takım uğraşlarla zaman kaybetmek yerine kendine yararlı bir hobisi olması da çok önemlidir.

Özel Piyano dersi çocukları dışarda edinebilecekleri zararlı alışkanlıklardan da büyük ölçüde korur.

Piyano Dersi Zeka Gelişimini %50 Arttırıyor

Piyano ve Zekâ

Günümüzde çocuklar kendilerini bekleyen zorlu sınavlardan galip çıkmak için daha yedi yaşından itibaren çalışmaya başlıyor. Çalışmak elbette etkili ama zeki olmak herkese nasip olmuyor. İşte bu yüzden, harıl harıl zekâyı geliştirme, arttırma formülleri aranıyor.

Okulöncesi yaştaki 78 çocuk üzerinde yapılan bir araştırma piyano – IQ (zekâ katsayısı) arasındaki çarpıcı ilişkiyi ortaya koydu:

Okul öncesinde düzenli piyano dersleri alan çocukların IQ’ sunun yüzde 50, hatta daha fazla arttırdığı bilimsel olarak tespit edilmiştir.

Amerikalı iki bilim adamı yaptıkları ilginç araştırmanın sonucunu kamuoyuna açıklayınca eski formüllerin pabucu dama atıldı.

Bu iki bilim adamının araştırması piyano eğitimi alan çocukların özellikle matematik ve fen dallarında çok daha başarılı olduğunu kanıtladı.

Zekâyı geliştirmek için ne genlerle oynamak ne de bilgisayarın esiri olmak gerekiyordu. Zeki bir toplum yaratmanın yolu eski bir dosttan geçiyordu: Piyano…

Bu araştırmanın başında, Kaliforniya’daki Irvine Üniversitesi’nin Öğrenme ve Hafıza Nörobiolojisi Bölümü’nde görev alan fizikçi Gordon L. Shaw ile Wisconsin Üniversitesi’nden psikolog Frances H. Rauscher var.

Shaw ve Rauscher’a göre okulöncesi çocukların beyni tıpkı bir plastik gibi ve erken yaşlarda verilecek bir takım eğitimlerle çocuk beynini şekillendirip beslemek mümkün.

Araştırmanın ilerleyen safhalarında yapılan testlerle piyanonun etkisi bir yıldız gibi parlamaya başlıyor. Bu özelliğiyle Piyano, özellikle beyin ve beden arasındaki bağlantıyı kurması, hem ruha hem de fiziğe etki etmesiyle bu yöntemin en etkili aracı olduğu anlaşılıyor. Shaw ve Rauscher’in araştırmasına göre, okulöncesi çocuklara piyano dersi vermek, çocukların fen ve matematikte üstün özellikler göstermelerinde gerekli olan zihinsel yapıyı olgunlaştırmanın en etkili yolu.

Çocuklara deneyin başlangıcında “puzzle birleştirmek”, “gösterilen desenleri yapmak”, “geometrik şekilleri tanımak”, “nesnelerin doğru renklerini bulmak” ve “resimlerdeki hataları bulmak” gibi zekâ testleri uygulanmış. Sekiz ayın sonunda diğer gruplardaki çocukların zekâlarında önemli bir gelişme kaydedilmezken, piyano dersi alan gruptakilerin IQ’ larında yüzde 46’lık bir gelişme görüldüğü tespit edilmiş. Bütün çocuklar bu ölçüm için yukarıda bahsedilen beş ayrı teste tabi tutulmuşlar.

Dr. Shaw ve Dr. Rauscher, ilk araştırmalarında bulguladıkları “Mozart dinlemenin birkaç saat süren etkisi” aksine, piyano eğitiminin etkisinin ömür boyu süreceğini söylüyor. Deney üç – dört yaşlarındaki çocuklar üzerinde yapılmış olsa da, 12 yaşına kadar alınan piyano derslerinin etkili olacağını ekliyorlar. Bunu da şöyle açıklıyorlar:

“Müzik de tıpkı matematik ya da satranç gibi yüksek beyin fonksiyonları gerektiren bir uğraş. Bu alanlar, aynı zamanda iyi gelişmiş ‘spatial’ zekânın da temelini atıyor. (Spatial zekâ, görsel dünyayı algılayabilme, nesnelerin görüntülerini zihinde oluşturabilme ve bunların farklılıklarını kavrama yetisine verilen ad.)

İki araştırmacı çocukların yoğrulmaya hazır beyinlerinin bağlantılar kurmak için şekil değiştirmeye müsait olduğunu anlatıyor.

“Piyano dersleri sinirleri eğiterek beynin korteksindeki algısal gelişmeyi sağlıyor” diyor Dr. Rauscher.

Yapılan pek çok bilimsel araştırma da bu iki bilim adamının söylediğini doğrular nitelikte. Biyologlar yeni doğmuş çocuğun beynindeki fazla sayıdaki hücrelerden bir kısmının sinirlerle birbirine bağlanmış hücre ağının dışında kaldığını söylüyor. Bebeklerde konuşmaları dinlemek, parlak renkli oyuncaklarla oynamak ve müzik dinlemek gibi durumlar bu sinirleri güçlendirerek çocukta zekâ gelişimini sağlıyor. Shaw ve Rauscher’in araştırmaları da zaten bu temele dayanıyor. İki bilim adamı piyano ya da diğer enstrümanların bu sinirsel bağlantıyı güçlendirdiğini ve çocuğun zekâsını yüzde 46 oranında arttırdığını ispatlıyor.

Kısaca,

Müziği öğrenmek, anlamak, yaşamak; Müzik eğitiminde özellikle Piyano Eğitimine önem vermek, doğru zamanda, doğru kişilerden, doğru yöntem ve materyalle Piyano Eğitimi almak, eğitim çağında olan bir öğrencinin zekâ ve kişisel gelişimine çok önemli katkılar sağlamaktadır.

Bu katkı yapılan bilimsel çalışmalar ve araştırmalar ile ispatlanmıştır.

Kaynak: http://www.adiyamanagsl.com/component/content/article/44-piyano-ve-zeka.html

Sihirli İksir

 

Kış  aylarında çocuklar sık sık hasta olurlar.

Özellikle okul dönemine geçiş yapmış küçük çocuklar, ilk yıllarında çok sık hastalık geçirirler.

Okulun ilk dönemi neredeyse bir hafta okula gidip, bir hafta evde dinlenme şeklinde geçer.

Bu dönemlerde çocukların hijyen ve beslenmesine verilen önem kadar, bağışıklıklarını güçlendirici bir takım besin takviyelerine de önem verilmesi gerekir.

En doğal şekilde bitkilerden hazırlanan bir takım karışımlar çocukları hastalıklardan korur, iyileşmelerini de hızlandırır.

Bu karışımların en faydalı olanlardan biri de bal, limon, zencefil karışımıdır.

2 yaştan itibaren bir çay kaşığına bir kaç damla limon, isteğe göre toz ya da rende zencefil, bir kaç damla bal ve az miktar karabiber eklenip karıştırılıp, çocuğa verilir. Günde 2 ya da 3 kez verebileceğiniz bu karışım, hastalıklardan koruyucu olduğu gibi, var olan  grip, soğuk algınlığı, öksürük gibi hastalıklarına da iyi gelecektir.

3 yaştan itibaren bir ya da iki tatlı kaşığı verilebilir.

Ufak gibi görünse de çocuklarda görülen bir türlü geçmeyen burun akıntılarını, öksürükleri ihmal etmeden bir doktora danışıp, tedavi ettirmek en doğru yoldur.

Robert Schumann (1810-1856)

ROBERT SCHUMANN (1810-1856)


Robert Schumann, 8 Haziran 1810'da Saksonya'da dünyaya geldi. Babası yayınevi sahibi bir kitapçıydı. Üç erkek, bir kız kardeşi vardı. Schumann dünyaya geldiği yıl babası, ağır bir sinir bunalımı geçirdi. Sahip olduğu tek kız kardeşi de genç yaşında akıl hastalığına yakalanarak vefat etti.

Schumann, çocukluk yıllarından itibaren müzik ve edebiyatla yakından ilgilendi. 8 yaşındayken, Johann Gottfried Kuntzsch'dan org dersleri almaya başladı. Öğrenim gördüğü lise düzeyindeki okulda, Piyano çalıyor, besteler yapıyor ve oyunlar yazıyordu.

Henüz 16 yaşındayken, babasını kaybetti. 1828'de çok başarılı bir şekilde liseyi bitirince, annesi Schumann'ı hukuk eğitimi görmesi için Leipzig'e gönderdi. Burada müzik profesörü Friedrich Wieckle'la karşılaştı ve hukuk okumayı bırakıp, Wieckle ile beraber piyano derslerine başladı.

Sevdiği besteciler arasında Bach ve Schubert vardı. İkisinin de eserlerini, yapıtlarını yakından takip ediyordu. Bestecilik eğitimi üzerine Orkestra yöneticisi olan Heinrich Dorn'dan yararlandı.

Schumann, geçim sıkıntıları yaşıyordu. O dönemlerde sıkıntılarından dolayı Piyano öğretmeninin evinde kalıyordu. Amacı, iyi bir piyano virtüozu olmak ve para kazanmaktı.

Parmaklarını güçlendirmek için bir aygıt icat etti. Fakat bu aygıt yüzünden bir parmağı sakatlandı ve virtüozluk hayalleri yıkılmış oldu.

Kendini besteciliğe adadı. Bir yandan da birkaç arkadaşı ve piyano öğretmeni ile çıkardıkları (1834) Neue Zeitschrift für Musik adlı dergide yazılar yazıyor ve yöneticilik yapıyordu. Yaklaşık 10 yıl kadar dergide yöneticilik yaptı.

O yıllar piyano öğretmeninin kızı Clara ile aralarında aşk serüveni yaşanmaya başladı. Clara Wieck , tam bir piyano virtüözü olarak yetiştiriliyordu. Schumann henüz para kazanan başarılı bir besteci olmadığı için Clara'nın babası evlenmelerine karşı çıktı. Ama Schumann pes etmeyip 5 yıl boyunca Clara ile evlenmek için mücadele etti ve sonunda 1840 yılının Eylül ayında evlenerek amacına ulaştı. 8 çocukları oldu.

Clara kendini kocasının yapıtlarını tüm dünyaya tanıtmaya adadı. Uzun turnelere çıktı. Bazı turnelere Schumann da eşlik etti. Pek çok ülke de Schumann'nın eserlerini başarıyla yorumladı.

Mendelssohn, 1843 yılında Leipzig'de yeni bir konservatuvar kurdu ve Schumann'a Piyano ve bestecilik öğretmenliği sağladı. Fakat Schumann'nın sinirleri bozulmaya, ruhsal bunalımlarına girmeye başlamıştı ve öğretmenlikte de pek başarılı olamadı.

Bir süre Dresden'de kaldı fakat burada da sinirsel ve ruhsal bunalımlarından kurtulamadı.

1850'de Bach Gesellschaft Vakfı'nın konserlerini yönetmeyi kabul ederek Düsseldorf'a gitti. Fakat sinirsel ve ruhsal sıkıntıları devam ediyor, bu bunalımlı dönemden  bir türlü kurtulamıyordu.

 

1854 yılında bir sabah kendini Ren Nehrine atarak intihara kalkıştı. Neyse ki balıkçılar tarafından kurtarıldı ve bir akıl hastanesine yatırıldı.

Son iki yılını zaman zaman gaipten sesler duyan yarı akıl hastası olarak, Endenich'teki bir hastanede, Dr. Richharz'ın gözetiminde yaşadı. 29 temmuz 1856 yılında orada öldü. Ölürken yanında Clara ve Brahms vardı.

Schumann kalıtsal hastalığı nedeni ile yaşadığı süre boyunca saplantılarından, bunalımlarından kurtulamadı. kendini hep başarısız bir piyanist, besteci ve orkestra yöneticisi olarak gördü. Sanki sadece başarılı ünlü bir virtüözün kocasıydı.

Oysaki ; Romantik yüzyılın en büyük ustalarından biriydi ama öyle olduğunu asla kabul edemedi.

    ROBERT SCHUMANN 'ın GENÇ MÜZİSYENLERE ÖĞÜTLERİ

N

N

 

Nachtmusik- Gece müziği, noktürn.

Nağme- Güzel uyumlu ses, ezgi. Ezgi bölümü, nota.

Nakarat- Bir şarkıda her kıtadan sonra sözleri ve bestesi değişmeden tekrarlanan bölüm.

Napoliten- Napoli ile  ilgili, Napoli üslubunda.

Napoliten Şarkı- Napoli balıkçılarının söylediği halk şarkıları.

Nationalhymne- Ulusal Marş.

Negligente- Önemsemeden.  Negligentemente: Eş anlamda.

Netto- Net, belirgin, tane tane.

Neuma- 9.-13. yüzyıllar arasında nota yazısı yerine kullanılan işaretler. Üst üstte noktalar ya da gramer vurgularını belirleyen yazım işaretlerinden oluşurdu. Kilise ilahilerinin üzerine konan bu işaretler ezgiyi hatırlamaya yarardı.

Nobile- Soylu, Nobilemente- Soylulara yaraşır biçimde.

Noch- Daha. Noch Schneller: Daha Çabuk.

Noel- Noel Yortusu ( Hristiyanların dinsel bayramı) üzerine yazılan Fransız Halk Şarkısı.

Noktalama- Bir müzik notasında yer alan noktalar, durakları, müzik cümlelerinin bölüneceği yerleri, notaların değerinde yapılacak uzatma ya da kısaltmaları, susma süresini, başa dönülecek yerleri belirlemeye yarar.

Noktürn- Gece müziği anlamına gelen fakat çeşitli müzik cümlelerini tanımlayan bir terim.

Non- Değil. Non Troppo- Çok Değil.

Nonetto- Dokuz sesli müzik parçası.

Nota- Sesleri okumak için kullanılan müzik yazısı.

Notalama- Nota sistemi.

Notalamak- Bir müzik parçasını notaya dönüştürmek, kağıda dökmek.

Novellette- Öykü anlamındaki Novello’dan türettiği bu sözcüğü Schumann, 1838’de yazdığı sekiz piyano parçasına ( kadın şarkıcı Clara Novello’nun adını anımsattığı için) başlık olarak kullanmıştı.

Nutrito- Dolgun (Ses Yönünden) .

 

*

O

O

 

O- Yaylı çalgılarda sıfır rakamı karşılığına gelir ve açık telde çalınacağını belirtir.

Ob.- Obua’nın kısa yazılışı.

Od- Şarkı gibi söylenmek üzere yazılmış lirik şiirler. Bu şiirlerle söylenen şarkılar.

Oda Müziği- 18. yüzyıldan sonra, özel toplantılarda az sayıda çalgılar tarafından çalınmak üzere yazılmış müzik. Fransız sarayında başladı. Günümüzde, çeşitli çalgılar için yazılmış üçlü, dörtlü, beşli ve altılılar; bir ya da daha çok çalgı için bestelenmiş sonatlar, solo ya da eşlikli aryalar, küçük orkestralar için yazılmış her türlü parçalar oda müziği kapsamına girmektedir.

Oda Orkestrası- Oda müziği olarak yazılmış ya da bu amaçla yeniden düzenlenmiş yapıtları çalan topluluk. Genellikle yalnızca yaylı çalgılardan oluşan küçük orkestra.

Odeon- Ode: Şarkı’dan. Eski Yunansitan’da konser binası.

Ode-Symphonie- Od-Senfoni. Korolu senfoni anlamında. genellikle koral senfoni deyimi kullanılır.

Odeum- Konser Salonu.

Oeuvre- Yapıt, eser. Bir bestecinin sayılanmış yapıtı.

Ohne- Birçok müzik terimiyle birlikte kullanılan olumsuzluk eki. Ör. Ohne Eile- Acele etmeden.

Oktav- Sekiz sesli aralık.  Ör. Do – Do (sekiz ses üstündeki ya da altındaki )

Oktet- Sekiz çalgı ya da sekiz üyeli topluluk için yazılmış müzik parçası. Sekiz çalgıdan oluşan topluluk.

Oktol- Sekizleme.

Okuyucu- 1) Ses sanatçı. Şarkı ya da türkü söyleyen kimse. 2) Herhangi bir yöntemle (akustik ya da elektro akustik) kaydedilmiş sesleri (plak, bant, disk vs.) yeniden ses dönüştüren aygıt.

Ole- 3/8 ‘lik ölçüde, orta hızda bir İspanyol dansı. İspanyollara özgü coşku, övgü, sevinç, yüreklendirme ünlemi.

Omolog- 1) Dereceleri eşit, adları farklı sesler. Do diyez, Re bemol. 2) Ton farkları eşit orandaki sesler. Do-re ya da fa-sol gibi.

Onaltılık- Çift çengel işaretiyle belirtilen nota. Bir’lik notanın onaltıda biri değerinde olan, süresi sekizliğin yarısına eşit bulunan nota.

Onaltılık Es- Onaltılık nota değerinde susulacağını belirtir.

Onbeşli- Çift Oktav. İki nota arasındaki on beş derecelik aralık.

Onomatope- Ses müziğinde anlam aranmaksızın kullanılan ses ve heceler. Ör: Tral la la la …

Op. – Opus’un kısa yazılışı .

Opera- 1) Sözlerinin tümü ya da çoğu şarkıyla söylenen müzikli tiyatro yapıtı. 2) Bu yapıtı uygulayan sanatçı topluluğu. 3) Bu gibi yapıtların sahnelendiği yer, bina.

Opera-Bale – Dansın dramatik anlatımından daha geniş yer aldığı opera türü.

Opera Buffa- Güldürücü Opera.

Opera Sacra- Dinsel konulu opera.

Opera Semiseria- Yarı ciddi opera.

Opera Seria- Ciddi opera.

Operet- İçinde konuşmalı bölümlerin de yer aldığı, eğlenceli, hafif konulu sahne yapıtı.

Operist- Opera söyleyen şarkıcı.

Opus- Yapıt anlamındaki opera sözcüğünün çoğulu, yapıtlar. 17.Yüzyıldan bu yana ise, besteciler bestelerini yapış sırasına göre numaralandırılması için kullanılır.

Oratoryo- Solo sesler, koro ve orkestra için yazılmış, oyun öğesi bulunmayan, kutsal nitelikte müzik yapıtı.

Organetto- Taşınabilir, küçük org. Portatif.

Organoloji- Çalgıların tarihini konu edinen bilim dalı.

Organon-  Çalgı, alet. Org.

Organum- Diafoni de denir. Çok sesli müzikte kullanılan en eski armoni ve kontrpuan biçimi.

Org Noktası- Ölçüyü bir nota üstünde askıda bırakan ve duraklama süresinin isteğe göre uzayacağını belirten işaret.

Orkestra- 1) Yaylı ve üflemeli çalgılar topluluğu. 2) Eski Yunan tiyatrolarında, sahne ve seyirciler arasındaki çember biçiminde koro yeri. 3) Kimi tiyatroların birinci karında sahne ya da perdeye en yakın koltuklara verilen ad.

Ornamento- Süsleme

Ossia- Zor bir müzik cümlesinin yorumcusunun kolayına nasıl gelirse öyle çalabileceğini belirtmek, ona seçenek yaratmak için kullanılır.

Ostinato- Sürekli.

Ottava- Oktav.

Ouvert- Uver. Açık, net.

*

Ö

Ö

 

Ölçü- Bir müzik parçasının eşit zaman birimlerine bölünmesi.

Ölçü Çizgisi- Ölçüleri birbirinden ayırmaya yarayan çizgiler.

Ölçü Rakamı- Anahtardan sonra , parçanın ilk başlangıç notasından önce yazılan, parçanın zamanını gösteren sayılar. Alttaki rakam nota değerini gösterir, alttaki rakam ise o değerdeki notadan bir ölçüde kaç tane kullanılacağını belirtir.

*

P

P

 

P.- Bazı müzik terimlerinin kısa yazılışı. P.- Pedal, p- piano, poco,  pp- piano piano.

Padovana- İtalya’nın Padova kentinden çıktığı ya da bu kentte yaygınlaştığı sanılan eski bir dans. Pavan adlı dansla aynı özellikleri taşır.

Pandili- Orta oyununda çalınan tef.

Parafoni- Eski Yunan müziğinde beşli ve dörtlü aralığın uyumu.

Parça- 1) Bir müzik yapıtından alınmış tam bir bölüm. 2) Bir bütün olarak ele alınan her türlü sanat yapıtı.

Parlando- ses müziğinde hızlı ve konuşur gibi söylemek.

Parodi- Yalnız çalgılar için yazılmış bir müzik yapıtına söz uyarlamak. Şarkı ya da benzeri bir yapıtın sözlerini değiştirmek.

Parol- Şarkı sözü, güfte.

Parti- Bir müzik yapıtında armoniyi oluşturan ezgilerin her biri. Orkestra için yazılmış parçalarda çalgılara ait notalar. Ör. Keman partisi.

Partimento- Bestecilik çalışmalarında Bas’ların rakamlarla belirtilmesi. Ör. 5 rakamı beşli akoru gösterir.

Partisyon- Bir orkestra ya da koro yapıtında, seslere ve çalgılara ait bütün partilerin belli bir sıraya göre yazılı olduğu nota defteri, nota kitabı.

Partita- 1) Klavye için yazılmış bir çeşit çeşitleme. 2) Bir biri ardına çalınan dans parçaları. 3) Halk müziği ya da dinsel müzik teması üzerine yazılmış çeşitlemeler. 4) Tek çalgı için yazılmış oda sonatı ya da süit. (Bach’ın klavsen için 6 partita’sı)

Pasaj- Bir müzik yapıtından alınan bölüm, parça.

Passamezzo- İtalya’da yaygınlaşan, iki zamanlı, orta hızda bir dans.

Passionata- Aşırı istek. İhtiras.

Pasticcio- Bilinen fakat unutulmaya yüz tutan müzik yapıtının bir bölümünü ya da tümünü yeniden işlemek.

Pastoral- 1) Madrigal’e seçenek olarak kullanılan müzik terimi. Çoğunlukla efsaneleri konu alan müzikli oyun. 2) Konusunu kırsal yaşamdan alan yapıtlar.

Patetik- Görkemli, muhteşem. Orkestra müziğinde , vurguları doruk noktasında değerlendiren, sert, güçlü bir anlatım biçimi.

Pause- Poz. Orkestradaki tüm çalgıların susup beklemesi.

Paventoso- Korkunç, dehşet verici biçimde.

Pentachium- Beş bölümden oluşan müzik yapıtı.

Pentakord- Beş diatonik tondan oluşan akor.

Pentaton- Beş dereceli. İçinde yarım tonlar bulunmayan beş perdeli gam.

Perde-1) Ses derecesi. 2) Telli çalgılarda sapların üzerindeki sesleri belirleyen bölümler. 3) Pistonsuz üflemeli çalgılarda ses düzeneğinin çalışmasıyla açılıp kapanan kapakçıklar.

Perdendo- Gittikçe yavaşlayarak, ağırlaştırarak.

Perpetuo- Aralıksız, kesintisiz.

Pesante- Ağırbaşlı, ciddi.

Pest- Kalın.

Petit- Küçük.

Peu- Az. Peu a peu : Azar azar.

Pezzo- Parça. Çoğulu: Pezzi.

Phonascus- Şan Öğretmeni. Koro yöneticisi.

Phrase- Cümle.

Piacevole- Hoş, haz verecek, hoşa gidecek biçimde.

Pianartist- Çalışı kolaylaştırmak için piyanoya eklenen düzenek.

Pianente- Yumuşak çalış ya da söyleyiş.

Piangendo- Ağlar gibi . (ses müziğinde)

Pianino- Küçük , duvar piyanosu.

Pianissimo- Çok yavaş sesle.

Pianiste- Piyanist. Piyano çalan kimse.

Piano- Piyano. Hafif sesle, sesleri yavaşlatarak, yumuşatarak. Bu biçimde icra edilecek parça ya da bölüm. Kısa yazılışı: p.

Pianoforte- Piyano.

Pietoso- Acıma duyarak, merhametli, sevecen ses tonuyla.

Piu- Daha. Birçok müzik terimiyle birlikte kullanılır. Ör. Piu Mosso – Daha çabuk.

Pizzicato- Yaylı çalgılarda, yay tutan elin telleri çekerek çalması.

Placido- Soğukkanlı, telaşsız.

Pochettino- Çok az.

Poco- Az, biraz.

Polifoni- Kontrpuan kurallarına uygun biçimde  çok sesli müzik türü.

Politonalite- Çok tonluluk.

Polka- 2/4 lük ölçüde Polonya halk dansı ve bu dansın müziği.

Polonez- 3/4 lük ölçüde Polonya dansı.

Pomposo- Gösterişli, heybetli, görkemli.

Portamento- Ses ya da çalgı müziğinde notadan notaya kesintisiz geçmek. Kaydırmak.

Porte- Dizek. Üzerine notaların yazıldığı, 5 yatay çizgi ve 4 aralıktan oluşan çizgiler.

Possibile- Olabildiğince, mümkün olduğu kadar.

Postlüt- Ses ya da çalgı için yazılmış bir müzik parçasında yapıtın özetlendiği, genel çizgileriyle yorumlandığı sonuç bölümü.

Potpuri- Sevilen müzik yapıtlarından alınan bölümlerin birbirine eklenmesiyle oluşturulan karma müzik parçası. Bir tür müzik derlemesi.

Pozisyon- Parmakların, çalgılar üzerindeki yerleri , perde konumları.

pp. – Piano piano’nun (çok hafif) kısa yazılışı .

Precipitato- Acele ederek.

Precisione- Kesin, açık, net.

Preghiera- Dua, yakarış.

Prelüt- Giriş, başlangıç müziği.

Preparasyon- Hazırlık. Müzikçilerin dinleyci ya da izleyici karşısına çıkmadan önce geçirdikleri çalışma dönemi.

Pressando- Çabuklaştırarak.

Presto- Çok hızlı tempoyla. Bu tempoda çalınması gerek müzik parçası.

Prima- Her şeyden önde gelen. İlk.

Profan Müzik- Dinsel olmayan müzik.

Program- izlence. Konser ve benzeri müzikli gösterilerin ayrıntılarını saptayan, ve bunları tanıtmak amacını güden basılı kağıt.

Proposta- Füg’de ana tema.

Prova- Deneme, çalışma. Konsere çıkmadan önce yapılan ön çalışma.

Prozodi- Sözlü bir müzik yapıtında, sözcüklerin kuvvetli ve zayıf heceleriyle, ölçünün kuvvetli ve zayıf zamanları arasındaki uygunluk.

Prömiyer- Yeni oynanmaya başlayan sahne yapıtlarının ilk temsili.

Psallette- Korolarda yer alan çocukların öğrenim gördükleri okul.

Psalmodia- Mezmurları okuma biçimi.

Punta D’arco- Yayın ucuyla.

Puntato- Noktalama.

*