Kategori arşivi: Anne ve Babalara Özel

Çocuklar Neden Çabuk Sıkılıyor ?

Ana Sayfa'ya DÖN

Çocuklar Neden Çabuk Sıkılıyor ?

Özellikle günümüz çocuklarının en büyük problemi çabuk sıkılmaları ve her şeyden  çabuk vazgeçmeleri . Oyuncaklardan, derslerden, sorumluluklardan, yaptıkları her şeyden, kendi istedikleri halde çok  kısa sürede bıkıp, bırakıyorlar ve yeni bir şeyler istiyorlar.

Bunun en büyük nedenlerinden biri ebeveynlerin yanlış tutumları.

Çocuklarımızı çok seviyoruz, sürekli mutlu olmaları için çabalıyoruz. Ama maalesef yaptığımız bazı hareketlerle, mutlu olmalarını sağlamak isterken, geleceklerini düşünmüyor, ileri ki başarılarını sağlayacak olan temel yapılara zarar veriyoruz.

Sürekli Veriyoruz !

Kendimizden, zamanımızdan her şeyimizi onlara harcıyoruz. İstediği her şeyi "o an" gerçekleştiriyoruz. "Anne ya da Baba acıktım !", Yaptığımız işimizi bir kenara bırakıp hemen bir şeyler hazırlarız. " Susadım ! ", Anında gelir. , "Telefonunu ver, İ padi ver " AL . "Oyna benimle" Olur....

Her anları eğlenceyle geçsin isteriz. "Sıkıldım !" sözüne tahammülümüz yoktur. Biz ev işleri ya da kendi başka sıkıcı işlerimizle uğraşırken o sürekli eğlensin isteriz. Aynı evin içinde farklı hayatlar yaşıyor gibiyiz. "Çizgi film seyret, Tabletle oyna, Gel biraz beraber oynayalım" v.b. sürekli bir yönlendirme ve oyalama çabası içerisine gireriz.

NELER YAPMALIYIZ ?

Rutin, Monotonluk Bazen İyidir !

Sürekli farklı şeylerle meşgul olsun, hep aynı oyuncaklarla oynamasın, hep eğlensin gibi düşüncelerimiz elbette onların iyiliği için. Ama bu her zaman iyi midir ? Tabi ki HAYIR !

Özellikle ev içi rutini çok önemlidir. Aynı saatte uyumaya gitmek, aynı saatlerde ailece yemek yemek, belli saatlerde oyun oynama zamanı, belli saatlerde ders yapma zamanı  gibi kurallar belirlemek; sorumluluk duygusunu pekiştirecek ve istediği zaman istediğini yapabileceği duygusundan sıyrılmasını geliştirecektir.

Her "Yatmak istemiyorum ya da yemek yemek istemiyorum" dediğinde "Tamam ne zaman istersen" derseniz, Çocuğa ne istersen, ne zaman istersen, istediğin her şeyi yapabilirsin mesajı yollamış olursunuz.

Bu gibi mesajlar, ileride "Hayır" dendiğinde öfke nöbetlerine, sinir krizlerine yol açabilir. Çünkü beyni sürekli olarak istediği şeyi ne zaman isterse yapabilmeye programlanmış olan çocuk, tam tersi durumda bununla başa çıkacak stres yönetimini yapamaz hale gelir. Aynı konu bir şeyi ne zaman isterse, o anda elde ettiği için de geçerli olur. Yani her istediğini anında alan çocuk, alamayınca, istediği şey o anda olmayınca, sabretmeyi bilmediği, ertelemeyi öğrenmediği için zorlanır.

İstediği şeyi anında vermeyip, verme süresini yavaş yavaş uzatabilirsiniz. Sabretmeyi öğrenmek, hazzı ertelemeyi bilmek, gelecekteki başarıları için temel hazırlar.

Sıkılmasına İzin Verin !

Ev işlerine yardımcı olmasını mutlaka istemelisiniz. Masa hazırlama, odasını toplama, oyuncaklarını kaldırma, çamaşır asmaya yardım etme gibi görevler verebilirsiniz.  Beynimiz, sıkıcı işleri yaparken bile çalışır. İlk zamanlar beraber yaptığınız ya da ona görev olarak verdiğiniz işleri eğlenceli hale getirebilirsiniz. Zamanla bu işleri kendiliğinden sıkılmadan yapacaktır. Sıkılsa bile yapacaktır, Çünkü artık bazı şeyleri başarmak için çabalamak gerektiğini, kendi kendine olmayacağını öğrenmeye başlayacaktır.

Düzenli bir oda için toplamak gerekir, temiz kıyafet giyebilmek için yıkamak gerekir, Başarılı bir öğrenci olmak için ders çalışmak gerekir, Başarılı bir müzisyen olmak için çok çalışmak gerekir, Piyano çalmak istiyorsa nota öğrenmesi gerekir, futbolcu olmak istiyorsa çok  koşması gerekir. !

Evde,  sıkıldım diyorsa bırakın SIKILSIN. Hemen anında onun için eğlenceli , oyalayacak bir şeyler bulmayın. Çok küçük yaşlarda yönlendirmeler yapabilirsiniz, nasıl oynanması gerektiğini gösterebilirsiniz ama bunu sürekli yapmayın. Bir süre sıkılır ama biraz zaman geçince yapacak bir şeyler elbette bulur. KENDİSİ bulur. Sıkılmak yaratıcılığı geliştirir.

Bir dünya oyuncağı önüne koyup gitmeyin. Ara ara oyuncaklardan bazılarını kaldırın. Unutmasını sağlayın. Bir süre sonra kaldıranları  çıkartıp, ortadakileri saklayın. Çocuğu doyumsuz yapmayın. Mutlu olsun diye her gördüğü oyuncağı, her istediğini almayın. Güzel bir dille, bir sürü oyuncağı olduğunu, almanın gereksiz tüketim, boş yere para harcamak olduğunu, olanlarla bir süre daha oynayabileceğini,  anlatabilirsiniz, sizi çok iyi anlayacağından emin olun.

Sürekli Övmeyin !

Çocuğumuzun yaptığı her hareket, yaptığı her şey bizim için çok değerli ve dünyanın en güzel şeyi . Ama gereken yerde gereken uyarıyı yapmayıp, sürekli aferin, çok güzel olmuş, mükemmel yapmışsın, muhteşem görünüyor denirse, İleride hata yaptığında ve bunu biri Ona söylediğinde inanılmaz bir yıkım yaşar ve ne konuda hata yaptıysa yaptığı şeyi yapmaktan vazgeçip, pes eder.

Özellikle okulda yazı yazmaya başladıklarında, özel derslerde (PİYANO, SPOR, RESİM gibi) seviye ilerledikçe vazgeçmeler, yapamıyorum diye çabuk pes etmeler başlar. Çünkü öğretmen, hata yaptığını söyler. Nerede hata yaptığını, aslında nasıl yapması gerektiğini güzellikle söylese bile, çocuk için kabul edilemez olur.

Teşvik edici övmeler tabi ki gerekli. Ama yine doğru dille asıl olması gereken anlatılabilir. "Harika görünüyor ama şurası şöyle olsa daha iyi olurdu" ya da "çaban için tebrik ediyorum çok uğraşmışsın ama istersen bir daha kontrol et" gibi cümleler çok etkili olacaktır.

Örnek OLUN !

"Ben de aynı böyle çabuk sıkılırım, Ben de böyle maymun iştahlıyım, Ben de böyle yarım bırakırım." Bunu piyano dersini bırakmak isteyen çocukların velilerinden çok duymaya başladım. Halbuki ne kadar yanlış ! Siz yanında böyle konuşursanız, sıkılmasını desteklerseniz, yeteneği olan ama sadece seviye arttığı için zorlanmaya gelemeyen çocuğun vazgeçmesine göz yumup, tamam bırakalım derseniz, gelecekte nasıl bir çalışma disipliniyle başarı kazanmasını bekleyebilirsiniz ? Çocuğunuz sizi gözlemler. Sadece yaptıklarınızı, hareketlerinizi, davranışlarınızı değil, söylediklerine ne cevap verdiğinizi de beynine kopyalar ve öyle davranır.

Onun Eli Kolu Olmayın !

Çok küçük yaşlardan itibaren bırakın her işini kendi yapmaya çalışsın, çabalasın, başarsın ve bunun mutluluğunu yaşasın ! Üstünü giydirince rahatça giyindi diye mutlu olacağına; bak kendim giyindim diye kendiyle gurur duyarak, çabaladığı için başardığını bildiği için mutlu olsun.

ÇABALAMAK ve BAŞARMAK arasındaki bağı keşfetsin.

Ödevlerini kendi yapsın, yemeğini kendi yesin, banyosunu kendi yapsın.. Yaşına göre neyi kendi yapabilecekse bırakın kendi yapsın.  Kendi odasını toplasın, suyunu kendi alsın, sıkıntısını kendi geçirsin. Bence En önemli sır bu !! Adeta Tüm yazının özeti gibi. Yaşına göre neyi kendi yapabilecekse bırakın kendi yapsın.

N.K .

Sihirli İksir

 

Kış  aylarında çocuklar sık sık hasta olurlar.

Özellikle okul dönemine geçiş yapmış küçük çocuklar, ilk yıllarında çok sık hastalık geçirirler.

Okulun ilk dönemi neredeyse bir hafta okula gidip, bir hafta evde dinlenme şeklinde geçer.

Bu dönemlerde çocukların hijyen ve beslenmesine verilen önem kadar, bağışıklıklarını güçlendirici bir takım besin takviyelerine de önem verilmesi gerekir.

En doğal şekilde bitkilerden hazırlanan bir takım karışımlar çocukları hastalıklardan korur, iyileşmelerini de hızlandırır.

Bu karışımların en faydalı olanlardan biri de bal, limon, zencefil karışımıdır.

2 yaştan itibaren bir çay kaşığına bir kaç damla limon, isteğe göre toz ya da rende zencefil, bir kaç damla bal ve az miktar karabiber eklenip karıştırılıp, çocuğa verilir. Günde 2 ya da 3 kez verebileceğiniz bu karışım, hastalıklardan koruyucu olduğu gibi, var olan  grip, soğuk algınlığı, öksürük gibi hastalıklarına da iyi gelecektir.

3 yaştan itibaren bir ya da iki tatlı kaşığı verilebilir.

Ufak gibi görünse de çocuklarda görülen bir türlü geçmeyen burun akıntılarını, öksürükleri ihmal etmeden bir doktora danışıp, tedavi ettirmek en doğru yoldur.

Mükemmel Anne

Mükemmel olmak istediğimiz konu, annelik mi? yoksa mükemmel çocuk yetiştirmek mi? Her ikisi de aynı şey gibi gözükse de aslında değildir.

Mükemmel olmak isteyen annenin evi her zaman tertemiz, düzenli olur, ev işleri hiç aksamaz, her öğün yemeği taze olur, her işini planlı, disiplinli halleder. Kendi görünümü kusursuzdur, her daim bakımlıdır. Mükemmel annenin ailesi, kayın validesi, eşi her zaman onu över, beğenir, takdir eder. Evine çat kapı gelen misafirler, arkadaşlar her zaman iltifat ederler, kendisine imrenirler. Bütün bunlar mükemmel anneyi çok mutlu ve memnun eder. Burada asıl ana konu çocuk değil, annenin kendi egosunu tatmin etme, çevresine karşı mükemmel gözükme ve takdir edilme ihtiyacıdır.

Tabi ki burada demek istediğim, mükemmel çocuk yetiştirmek isteyen annelerin bakımsız, düzensiz, pis olmaları gerektiği değildir. Ama çoğu anne, maalesef çevresine mükemmel olabildiğini ispatlamak uğruna, çocuğu ikinci plana itecek kadar abartılı davranmaya başlamıştır. Bunun en büyük sebeplerinden birinin de Sosyal medya olduğunu düşünüyorum. Gerçek olamayacak kadar mükemmel fotoğraflar, bakımlı güzel bloger anneler, mükemmel görünen uykusunu almış, yemek yemeği seven mutlu çocuk fotoğrafları, bu tarz davranışları günümüzde yaygınlaştırmaya başlamıştır. Sosyal medyanın dışında sosyal çevrenin de baskısı bunlara yol açmaktadır. Eşe, eşinin ailesine, kendi ailesine, çevresine mükemmel gözükme isteği, aslında kişinin  bir takım duygusal ve psikolojik  eksikliklerinden kaynaklanmaktadır. Öz güveni tam, asıl kendi bilincinde mükemmele ulaşabilmiş bir kadın, bu tarz hareketler yapmaya ihtiyaç duymamaktadır.

Mükemmel olmak isteyen anneler,  mükemmel gözükebilmek uğruna çocuklarına yanlış davranışlarda bulunabilmektedir. Birinci konu, ev işlerini ve kendi bakımlarını eksiksiz yapabilmek uğruna çocukları ile geçirebilecekleri kaliteli zamanı bu işlere harcayarak heba etmeleridir. Özellikle yeni doğandan,  3 yaşa kadar olan oyun çağında, gelişimlerinin en önemli döneminde olan çocukların, anneleriyle geçirdikleri her dakika, her an, her zaman çok değerlidir.

Yanlış olan başka bir konu da yine mükemmel gözükmek uğruna çocuklara uygulanan yanlış davranışlardır. Sürekli başkalarının yanında kendi çocuğunu eleştirmek, üstünü kirletti diye kızmak, aslında böyle değildir demek, sürekli yapma etme, sus diye uyarmak, sıkmak, baskı yapmak aslında yine çocuğu yetiştirmek ya da ona doğruyu göstermek değil, çevreye mükemmel bir çocuğa sahip olduğunu ispatlamaya çalışmaktır.

Derslerindeki eksiklikleri sürekli özel öğretmenlerle gidermeye çalışmak, kurstan kursa yollamak, yeteneğinin ne olduğunu doğru tespit etmeden, baleye, spora, müziğe, seramiğe, resim dersine götürmek de çocuğa yapılan en büyük yanlışlardandır. Bunun altında da yine annenin; çocuğunun ne kadar başarılı, ne kadar yetenekli, ne kadar mükemmel olduğunu göstermek çabası yatmaktadır.

Mükemmel çocuk yetiştirebilmek uğruna, zamanında uyusun, zamanında yesin diye, bir uzmana danışmadan verilen uyku ve beslenme eğitimleri, sürekli organikle beslemek, yemeğe zorlamak, hastalanmasın diye bağışıklığına zarar verecek düzeyde sürekli her yerini, her şeyini yıkamak, her çocuğun farklı olduğunu unutarak başkalarından görüp kazandırılmaya çalışılan davranış eğitimleri, yararlı olmayıp tam tersine fiziksel ve psikolojik olarak çocuğa zarar vermektedir.

Çocuğu en iyi anneleri tanır. Çevresindekiler değil. Başkalarına mükemmel görünebilmek, “bakın doğruları yapıyorum” diyebilmek uğruna, ya da mükemmel çocuk yetiştireceğim psikolojisiyle aslında size ve çocuğunuza uymayan başkalarının doğrularını, kendinizde ve çocuğunuzda uygulamayın.

Aslında mükemmel anne ve mükemmel çocuk diye bir şey yoktur. Böyle olma çabası sadece anneye ve çocuğa zarar verir. Hatalarımızla, yanlışlarımızla, bunlardan edindiğimiz tecrübeleri doğruluğa, güzelliğe çevirerek kendimizi ve çocuğumuzu sevmeyi öğrenmeliyiz.

İnsan ne kadar doğal olursa o kadar güzel çocuk yetiştirir. Bebeği ile zaman geçirmiş, ona doyasıya sevgisini, ilgisini, bağlılık ve güven duygusunu vermiş bir annenin, varsın evi dağınık olsun, saçı dağınık görünsün. Bütün bunların hiç bir önemi yoktur.

İyi ahlaklı, vicdanlı, çocuk olsun ama yaramaz olsun, derslerinde başarısız olsun. Bunun da bir önemi yoktur. Nasıl olsa çocuk büyüdükçe, ilgili ebeveynleri ile bu sorunlarını da çözecektir.

Geç yürüsün, geç uyusun, az yesin, tuvaletini illa 18 aylıkken söylemesin ama özgür olsun, kendine güveni olsun, ve en önemlisi sağlıklı olsun. Normal sağlığı yerinde, gelişimi doğal süreçte gelişen bir çocuk zaten zamanı gelince, yürüyecek, tuvaletini söylecek ve diğer rutinlerini gerçekleştirecektir.

Çocuklarımıza eğitim vermek, onlarla zaman geçirmek, kendimize zaman ayırmak, mutlu ve mükemmel hissetmek en doğal hakkımızdır, ama kendimizin ve çocuğun sınırlarını zorlamadan, abartmadan, başkalarının ne düşündüğünü çok da umursamadan, biraz da akışına ve çocuğun oluruna bırakarak, eğitimleri eğlenceli hale getirerek eğlenmek ve büyüdüklerini mutlulukla seyretmek, ona sahip olmanın keyfini sürmek en doğrusu olacaktır.

Nil Karabacak