Kategori arşivi: Blog

Fazıl Say

Fazıl Say

1970 yılında Ankara’da doğan Fazıl Say, Ankara Devlet Konservatuvarı’nda piyano ve bestecilik eğitimi gördü.

17 yaşında, Düsseldorf’taki Robert Schumann Enstitüsü’nde ünlü piyanist ve pedagog David Levine ile beş yıl çalışmasını sağlayacak olan DAAD bursunu kazandı.

1992-1995 yılları arasındaki öğrenimini Berlin Konservatuvarı’nda sürdürdü. 1994 yılında “Genç Konser Sanatçıları Uluslararası Seçmeler Ödülü” nü kazanmasının ardından uluslararası kariyerinde hızlı bir yükselişe geçti.

Bugüne değin, Amsterdam Concertgebouw, Berlin Philharmonie, Vienna Musikverein, Tokyo Suntory Hall, New York Carnegie Hall ve Avery Fisher Hall gibi prestijli salonlarda; New York, İsrail, Baltimore, St.Petersburg ve BBC filarmoni orkestraları, Fransız Ulusal Orkestrası, Amsterdam Kraliyet Concertgebouw Orkestrası gibi dünyaca ünlü topluluklar eşliğinde çalan Say; Lucerne, Ruhr, Rheingau, Salzburg, Verbier, Montpellier ve Bonn Beethoven festivallerinde defalarca sahneye çıktı.

2004 yılında kemancı Maksim Vengerov ile 2006 yılında Akiko Suwanai ile Avrupa, ABD ve Asya turnelerine çıkan Say’ın son yıllardaki oda müziği partneri, ünlü Moldovalı kemancı Patricia Kopaçinskaya’dır.

Caz tutkusuyla da bilinen Fazıl Say, Türk Ney virtüözü Kudsi Ergüner ile “Worldjazz” adlı bir dörtlü oluşturdu. Klasik müzik ve caz müziği dışında, popüler müzik ve halk müziği alanlarında da birçok ünlü isimle sahne almıştır.

Fazıl Say, çok iyi bir piyanist olmasının yanında aynı zamanda da çok iyi bir bestecidir. Besteleri tüm dünyada büyük yankı uyandırmaktadır.

Piyano ve keman için yazdığı konçertoları, çeşitli Oratoryoları (Nazım, Metin Altıok Ağıtı, Truva v.b), senfonileri, ve çeşitli adaptasyonları bulunmaktadır.

Besteleri tüm dünyada dinlenilen ve dünyaca ünlü orkestralar tarafından seslendirilen Fazıl Say, ülkemiz adına gurur kaynağı bir sanatçıdır. Uzun zaman yurt dışında yaşamış olmasına rağmen ülke ve vatan sevgisi ağır basmış ve İstanbul’da dönmüş ve burada yaşamaya devam etmektedir.

Piyanist Ece Dağıstanlı ile evli olan Fazıl Say’ın, Kumru adında bir de kızı vardır.

Piyano Eğitiminin Zeka Gelişimine Katkısı

Piyano dersinin zeka gelişimini %50 oranında arttırdığı bilimsel çalışmalarda kanıtlanmıştır.

Özel Piyano Dersi alan bir çocuğun okuldaki diğer derslerinde de daha başarılı olduğu bir gerçektir. Arkadaşlarıyla ve ailesiyle daha iyi geçinmektedir.

Ayrıca ergen döneme geçmeden ve ergenlikte boş vakitlerinde zararlı bir takım uğraşlarla zaman kaybetmek yerine kendine yararlı bir hobisi olması da çok önemlidir.

Özel Piyano dersi çocukları dışarda edinebilecekleri zararlı alışkanlıklardan da büyük ölçüde korur.

Piyano Dersi Zeka Gelişimini %50 Arttırıyor

Piyano ve Zekâ

Günümüzde çocuklar kendilerini bekleyen zorlu sınavlardan galip çıkmak için daha yedi yaşından itibaren çalışmaya başlıyor. Çalışmak elbette etkili ama zeki olmak herkese nasip olmuyor. İşte bu yüzden, harıl harıl zekâyı geliştirme, arttırma formülleri aranıyor.

Okulöncesi yaştaki 78 çocuk üzerinde yapılan bir araştırma piyano – IQ (zekâ katsayısı) arasındaki çarpıcı ilişkiyi ortaya koydu:

Okul öncesinde düzenli piyano dersleri alan çocukların IQ’ sunun yüzde 50, hatta daha fazla arttırdığı bilimsel olarak tespit edilmiştir.

Amerikalı iki bilim adamı yaptıkları ilginç araştırmanın sonucunu kamuoyuna açıklayınca eski formüllerin pabucu dama atıldı.

Bu iki bilim adamının araştırması piyano eğitimi alan çocukların özellikle matematik ve fen dallarında çok daha başarılı olduğunu kanıtladı.

Zekâyı geliştirmek için ne genlerle oynamak ne de bilgisayarın esiri olmak gerekiyordu. Zeki bir toplum yaratmanın yolu eski bir dosttan geçiyordu: Piyano…

Bu araştırmanın başında, Kaliforniya’daki Irvine Üniversitesi’nin Öğrenme ve Hafıza Nörobiolojisi Bölümü’nde görev alan fizikçi Gordon L. Shaw ile Wisconsin Üniversitesi’nden psikolog Frances H. Rauscher var.

Shaw ve Rauscher’a göre okulöncesi çocukların beyni tıpkı bir plastik gibi ve erken yaşlarda verilecek bir takım eğitimlerle çocuk beynini şekillendirip beslemek mümkün.

Araştırmanın ilerleyen safhalarında yapılan testlerle piyanonun etkisi bir yıldız gibi parlamaya başlıyor. Bu özelliğiyle Piyano, özellikle beyin ve beden arasındaki bağlantıyı kurması, hem ruha hem de fiziğe etki etmesiyle bu yöntemin en etkili aracı olduğu anlaşılıyor. Shaw ve Rauscher’in araştırmasına göre, okulöncesi çocuklara piyano dersi vermek, çocukların fen ve matematikte üstün özellikler göstermelerinde gerekli olan zihinsel yapıyı olgunlaştırmanın en etkili yolu.

Çocuklara deneyin başlangıcında “puzzle birleştirmek”, “gösterilen desenleri yapmak”, “geometrik şekilleri tanımak”, “nesnelerin doğru renklerini bulmak” ve “resimlerdeki hataları bulmak” gibi zekâ testleri uygulanmış. Sekiz ayın sonunda diğer gruplardaki çocukların zekâlarında önemli bir gelişme kaydedilmezken, piyano dersi alan gruptakilerin IQ’ larında yüzde 46’lık bir gelişme görüldüğü tespit edilmiş. Bütün çocuklar bu ölçüm için yukarıda bahsedilen beş ayrı teste tabi tutulmuşlar.

Dr. Shaw ve Dr. Rauscher, ilk araştırmalarında bulguladıkları “Mozart dinlemenin birkaç saat süren etkisi” aksine, piyano eğitiminin etkisinin ömür boyu süreceğini söylüyor. Deney üç – dört yaşlarındaki çocuklar üzerinde yapılmış olsa da, 12 yaşına kadar alınan piyano derslerinin etkili olacağını ekliyorlar. Bunu da şöyle açıklıyorlar:

“Müzik de tıpkı matematik ya da satranç gibi yüksek beyin fonksiyonları gerektiren bir uğraş. Bu alanlar, aynı zamanda iyi gelişmiş ‘spatial’ zekânın da temelini atıyor. (Spatial zekâ, görsel dünyayı algılayabilme, nesnelerin görüntülerini zihinde oluşturabilme ve bunların farklılıklarını kavrama yetisine verilen ad.)

İki araştırmacı çocukların yoğrulmaya hazır beyinlerinin bağlantılar kurmak için şekil değiştirmeye müsait olduğunu anlatıyor.

“Piyano dersleri sinirleri eğiterek beynin korteksindeki algısal gelişmeyi sağlıyor” diyor Dr. Rauscher.

Yapılan pek çok bilimsel araştırma da bu iki bilim adamının söylediğini doğrular nitelikte. Biyologlar yeni doğmuş çocuğun beynindeki fazla sayıdaki hücrelerden bir kısmının sinirlerle birbirine bağlanmış hücre ağının dışında kaldığını söylüyor. Bebeklerde konuşmaları dinlemek, parlak renkli oyuncaklarla oynamak ve müzik dinlemek gibi durumlar bu sinirleri güçlendirerek çocukta zekâ gelişimini sağlıyor. Shaw ve Rauscher’in araştırmaları da zaten bu temele dayanıyor. İki bilim adamı piyano ya da diğer enstrümanların bu sinirsel bağlantıyı güçlendirdiğini ve çocuğun zekâsını yüzde 46 oranında arttırdığını ispatlıyor.

Kısaca,

Müziği öğrenmek, anlamak, yaşamak; Müzik eğitiminde özellikle Piyano Eğitimine önem vermek, doğru zamanda, doğru kişilerden, doğru yöntem ve materyalle Piyano Eğitimi almak, eğitim çağında olan bir öğrencinin zekâ ve kişisel gelişimine çok önemli katkılar sağlamaktadır.

Bu katkı yapılan bilimsel çalışmalar ve araştırmalar ile ispatlanmıştır.

Kaynak: http://www.adiyamanagsl.com/component/content/article/44-piyano-ve-zeka.html

Sihirli İksir

 

Kış  aylarında çocuklar sık sık hasta olurlar.

Özellikle okul dönemine geçiş yapmış küçük çocuklar, ilk yıllarında çok sık hastalık geçirirler.

Okulun ilk dönemi neredeyse bir hafta okula gidip, bir hafta evde dinlenme şeklinde geçer.

Bu dönemlerde çocukların hijyen ve beslenmesine verilen önem kadar, bağışıklıklarını güçlendirici bir takım besin takviyelerine de önem verilmesi gerekir.

En doğal şekilde bitkilerden hazırlanan bir takım karışımlar çocukları hastalıklardan korur, iyileşmelerini de hızlandırır.

Bu karışımların en faydalı olanlardan biri de bal, limon, zencefil karışımıdır.

2 yaştan itibaren bir çay kaşığına bir kaç damla limon, isteğe göre toz ya da rende zencefil, bir kaç damla bal ve az miktar karabiber eklenip karıştırılıp, çocuğa verilir. Günde 2 ya da 3 kez verebileceğiniz bu karışım, hastalıklardan koruyucu olduğu gibi, var olan  grip, soğuk algınlığı, öksürük gibi hastalıklarına da iyi gelecektir.

3 yaştan itibaren bir ya da iki tatlı kaşığı verilebilir.

Ufak gibi görünse de çocuklarda görülen bir türlü geçmeyen burun akıntılarını, öksürükleri ihmal etmeden bir doktora danışıp, tedavi ettirmek en doğru yoldur.

Robert Schumann (1810-1856)

ROBERT SCHUMANN (1810-1856)


Robert Schumann, 8 Haziran 1810'da Saksonya'da dünyaya geldi. Babası yayınevi sahibi bir kitapçıydı. Üç erkek, bir kız kardeşi vardı. Schumann dünyaya geldiği yıl babası, ağır bir sinir bunalımı geçirdi. Sahip olduğu tek kız kardeşi de genç yaşında akıl hastalığına yakalanarak vefat etti.

Schumann, çocukluk yıllarından itibaren müzik ve edebiyatla yakından ilgilendi. 8 yaşındayken, Johann Gottfried Kuntzsch'dan org dersleri almaya başladı. Öğrenim gördüğü lise düzeyindeki okulda, Piyano çalıyor, besteler yapıyor ve oyunlar yazıyordu.

Henüz 16 yaşındayken, babasını kaybetti. 1828'de çok başarılı bir şekilde liseyi bitirince, annesi Schumann'ı hukuk eğitimi görmesi için Leipzig'e gönderdi. Burada müzik profesörü Friedrich Wieckle'la karşılaştı ve hukuk okumayı bırakıp, Wieckle ile beraber piyano derslerine başladı.

Sevdiği besteciler arasında Bach ve Schubert vardı. İkisinin de eserlerini, yapıtlarını yakından takip ediyordu. Bestecilik eğitimi üzerine Orkestra yöneticisi olan Heinrich Dorn'dan yararlandı.

Schumann, geçim sıkıntıları yaşıyordu. O dönemlerde sıkıntılarından dolayı Piyano öğretmeninin evinde kalıyordu. Amacı, iyi bir piyano virtüozu olmak ve para kazanmaktı.

Parmaklarını güçlendirmek için bir aygıt icat etti. Fakat bu aygıt yüzünden bir parmağı sakatlandı ve virtüozluk hayalleri yıkılmış oldu.

Kendini besteciliğe adadı. Bir yandan da birkaç arkadaşı ve piyano öğretmeni ile çıkardıkları (1834) Neue Zeitschrift für Musik adlı dergide yazılar yazıyor ve yöneticilik yapıyordu. Yaklaşık 10 yıl kadar dergide yöneticilik yaptı.

O yıllar piyano öğretmeninin kızı Clara ile aralarında aşk serüveni yaşanmaya başladı. Clara Wieck , tam bir piyano virtüözü olarak yetiştiriliyordu. Schumann henüz para kazanan başarılı bir besteci olmadığı için Clara'nın babası evlenmelerine karşı çıktı. Ama Schumann pes etmeyip 5 yıl boyunca Clara ile evlenmek için mücadele etti ve sonunda 1840 yılının Eylül ayında evlenerek amacına ulaştı. 8 çocukları oldu.

Clara kendini kocasının yapıtlarını tüm dünyaya tanıtmaya adadı. Uzun turnelere çıktı. Bazı turnelere Schumann da eşlik etti. Pek çok ülke de Schumann'nın eserlerini başarıyla yorumladı.

Mendelssohn, 1843 yılında Leipzig'de yeni bir konservatuvar kurdu ve Schumann'a Piyano ve bestecilik öğretmenliği sağladı. Fakat Schumann'nın sinirleri bozulmaya, ruhsal bunalımlarına girmeye başlamıştı ve öğretmenlikte de pek başarılı olamadı.

Bir süre Dresden'de kaldı fakat burada da sinirsel ve ruhsal bunalımlarından kurtulamadı.

1850'de Bach Gesellschaft Vakfı'nın konserlerini yönetmeyi kabul ederek Düsseldorf'a gitti. Fakat sinirsel ve ruhsal sıkıntıları devam ediyor, bu bunalımlı dönemden  bir türlü kurtulamıyordu.

 

1854 yılında bir sabah kendini Ren Nehrine atarak intihara kalkıştı. Neyse ki balıkçılar tarafından kurtarıldı ve bir akıl hastanesine yatırıldı.

Son iki yılını zaman zaman gaipten sesler duyan yarı akıl hastası olarak, Endenich'teki bir hastanede, Dr. Richharz'ın gözetiminde yaşadı. 29 temmuz 1856 yılında orada öldü. Ölürken yanında Clara ve Brahms vardı.

Schumann kalıtsal hastalığı nedeni ile yaşadığı süre boyunca saplantılarından, bunalımlarından kurtulamadı. kendini hep başarısız bir piyanist, besteci ve orkestra yöneticisi olarak gördü. Sanki sadece başarılı ünlü bir virtüözün kocasıydı.

Oysaki ; Romantik yüzyılın en büyük ustalarından biriydi ama öyle olduğunu asla kabul edemedi.

    ROBERT SCHUMANN 'ın GENÇ MÜZİSYENLERE ÖĞÜTLERİ

İ

İ

 

 

 

İbach- (Johannes Adolf) – Piyano ve org yapımıyla ünlü Alman ailenin ilk bireyi.

İka- Ritim. Bir müzik parçasının ritmini oluşturan belirli ölçüdeki ‘zamanların’ birbiri ardına yinelenmesi.

İki Dörtlük- 2/4 olarak yazılan zaman ölçüsü. Basit ölçü. Her zamana bir dörtlük düşer.

İkili- İki nota arasındaki aralık. Ör. Do-Re aralığı. Arasında bir ton bulunan aralık.

İkilik- Birlik notanın ikide biri. İki vuruşlu nota.

İkinci- Ses ve çalgı müziğinde, aynı ses ya da çalgı grubundan, kalın sesler için yazılmış bölümleri çalan ya da söyleyen. Ör. İkinci Keman.

İlahi- Tanrıyla ilgili, tanrısal.

İmitation- İmitasyon. Benzetim, taklit. Bir müzik yapıtında ilk giren partinin bir ya da birkaç ölçü geriden yinelenmesi.

İmpromptu- Empromptü. İçe doğan, ilham . Tek bölümlük, bağımsız, içe doğduğu gibi çalınıyormuş izlenimi veren besteler için kullanılır. Chopin ve schubert’in piyano için yazdıkları impromptuler en güzel örnekleridir.

İmprovisation- Emprovizasyon, doğaçlama. Hazırlıksız, içten geldiği gibi çalmak ya da söylemek. Bir tür çalarken ya da söylerken beste yapmak.

İncalzando- Hızlandırarak.

İnconsolato- Üzgün, hüzünlü, kederli.

İncrociamento- Çapraz. Piyano çalarken iki elin çaprazlama kullanışı.

İndeciso- Kuşkulu, kararsız.

İnfernale- Cehennemi.

İnfinito- Sürekli, sonsuz.

İnnig- Duygusal.

İnno- İlahi.

İnnocente- Masum bir anlatımla.

İnquieto- Kaygılı.

İnsensibilmente- Belirli, belirsiz.

İnstante- Birdenbire.

İnterlude- Enterlüt. Arada çalınan müzik. Ara müziği.

İntermezzo- Opera, operet ve müzikli oyunlarda, iki perde ya da iki tablo arasında çalınan oyalayıcı orkestra parçaları.

İntimo- Sıcakkanlı, içten.

İntonation- Entonasyon. İnsan sesinin ya da herhangi bir çalgının, istenen perdeyi (ton) tam ya da tama yakın verebilmesi.

İntrada- Giriş müziği.

İntrepido- Atik, yürekli.

İntroduction- Entrodüksiyon. Giriş, başlangıç. Asıl yapıttan önce çalınan kısa parçalar.

İnvention- Envansiyon. Bağımsız üslupta yazılmış kısa müzik parçaları.

İnversion- Enversiyon. Tersine çalış.

İratamente- Hırsla, öfkeyle.

İsochrone- İzokron. Eş zaman.

İstesso- Önceki gibi aynı.

İşaret- Müzik yazısında kullanılan tüm öğeler topluca bu adla anılır.

*

G

G

 

 

Sol Notası.

Gagliard0- Coşkulu biçimde.

Gai- Coşkulu, coşkuyla.

Gaio- Coşkulu, Coşkuyla.

Gaita- Gayda.

Gam- Tonal müzikte tonikten (Dizinin başlangıç notası, birinci derecesi) toniğe sayılan dizi. Diatonik ve Kromatik olarak 2 çeşit gam vardır.

Gamba- Viyola da Gamba’nın kısa söylenişi.

Garbo- Zarifi hoşa giden, Zarif biçimde, hoşa gidecek şekilde.

Gayda- Tulum ve kamış borulardan yapılan, tiz sesli bir üflemeli çalgı.

G-Dur- Sol Majör.

Gebet- Dua.

Gefühl- Duygu.

Gegen- Karşı, Yanıt, karşılık.

Gehend- Orta hız. Andante karşılığı.

Gehörlehre- Akustik.

Geige- Keman. Almanlar kemana hem Violon hem de Geige der.

Geigen- Keman çalmak.

Geist- Tin, ruh.

Geistlich- Dinsel, kutsal. Geistlicher Lieder- Kutsal Şarkılar.

Geklingel- Çıngırak sesi, çınlamak.

Gekneipt- Pizzicato.

Gelassen- Sessizce, yavaş.

Gelaufig- Rahat.

Gelaut- Çan sesi.

Gelinde- Yumuşak, nazik, yavaş.

Gellen- Yüksek sesle.

Gellenflöte- Klarnet.

Gemassigt- Orta hızda, moderato.

Gentilmente- Kibarca.

Gesang- Şarkı, ezgi, hava.

Geschwind- Hızlı, Çevik.

Gioco- Şaka, eğlence, neşe.

Giocondo- Coşkulu, eğlenceli.

Giocoso- Alaycı, şakacı üslupta. neşeli.

Gioioso- Neşeli, şen.

Giro- Dönüş.

Gis- Sol diyez. Gis-Moll- Sol diyez minör. Gisis- Sol çift diyez.

Giulivamente- Şen, hayat dolu, mutlu bir üslupta.

Giusto- Doğru tempoda hız.

Glissando- Kaydırma. Yaylı ve telli çalgılarda parmağı telin üzerinde kaydırarak, piyanoda ise parmağı tuşların üzerinden hızla geçirerek, birbiri ardına sesler elde etmeyi sağlayan teknik.

Gondoliera- Venedikli gondolcuların söylediği ya da bu amaçla bestelenmiş şarkılar.

Göğüs Sesi- Baştan ya da boğazdan gelmeyip, göğüs boşluğundan ciğerlerden gelen dolu ve açık ses., Ses sanatında zorlanmadan söylemek, doğal ses.

Gradevole- İncelik.

Graditamente- Tatlılıkla.

Grandezza- Büyüklük, ululuk.

Grandioso- Görkemli.

Grave- Ağırbaşlı, yavaş, ölçülü bir hız.

Gravicembalo- Klavsen.

Gravita- Ağırbaşlılık, ciddilik.

Grazioso- Sevimli, ince duygulu, Notalar arasında incelikle yapılan bağlantılar, geçişler.

Gruppetto- Küçük Grup. Üç dört notadan oluşan ses kümesi, gruplaşması.

Guerriero- Savaşçı. Savaşa, savaşçılara özgü.

Gusto- Zevk,  Con Gusto- Zevkle.

*

 

Tuvalet Eğitimi

PİYANOMİST Ana Sayfa'ya DÖN

Tuvalet Eğitimi, çocuk yetiştirirken zorlanılan en büyük konulardan biridir. Halbuki her şeyin bir zamanı olduğunu, sabırla beklememiz gerektiğini ve çocukların zamanı gelince, tıpkı yürümek gibi bu olayı da doğal bir süreçte kendiliğinden halledecek olmalarını kendimize hatırlatırsak, ortada zorlanacak bir durum olmadığını da anlamış oluruz.

Öncelikle yapmanız gereken konuların başında çocuğu çok iyi gözlemlemek gelmelidir. İyi bir gözlem ve takiple çocuğun tuvalet eğitimine hazır olup olmadığı anlaşılmalıdır. Hazır olduğunu gösteren bazı hareketlerin başında;

  • Saklanarak kaka yapmak,
  • Sabah uyandığında bezinin kuru olması,
  • Alt giysilerini kendisi çıkartıp, oturmak,
  • Kaka ile çişi ayırt edebilmek,
  • 3-4 saate kadar bezinin kuru kalması, çiş yapma aralığının, süresinin uzaması
  • Altının ıslak olduğunu anlamak ve bu durumdan çocuğun rahatsız olması,
  • Bezini çıkartıp atmak, takılmasını istememesi gibi belirtiler gelebilir.

Bu belirtiler oluştuğunda artık tuvaletini, tuvalete yapabilir duruma gelmiştir denilebilir. Fakat anında bezi çıkartıp, tuvalete oturup yapması ve "çişim geldi" demesi beklenmemelidir. İlk başta dikkatini çekecek oturak veya klozet başlığı alıp ufak denemelerle başlayabilirsiniz. Çişinin veya kakasının geldiği zamanı tahmin edip, o anda oturtmak ve beklemek gerekir.  Çişini/kakasını yapması için teşvik edici sözler söyleyip, güler yüzle beklenmelidir. Bu konuyla ilgili şarkılar söylemek, çiş ve kaka yapmanın korkutucu bir şey olmadığını düşündürüp, eğlenceli hale getirebilir.

İlk başlarda her 15-20 dakikada bir oturtmakta fayda vardır. Daha sonra bu süreyi git gide uzatabilirsiniz. Oturup, beklediği halde yapmıyorsa çok zorlamadan, "Tamam o zaman çişin ya da kakan geldiğinde sen söyle, tekrar deneriz" gibi cümlelerle tuvaletten kaldırmalısınız. "Hadi yap, niye yapmıyorsun?, çabuk" gibi zorlayıcı, baskı uyandırıcı kelimeler ısrarla söylenmemelidir.

Yaz ayları tuvalet eğitimi için daha uygundur. Hem kıyafetleri ince olduğu için, değiştirmek kolay olacaktır hem de  titiz biriyseniz halıları ve başka kirlenebilecek eşyaları kaldırarak evi, tuvalet eğitimine daha uygun hale getirebilirsiniz. Dışarı çıkarken bezini takabilirsiniz. Dışarıdan eve geldiğinizde bezi hala kuru kalıyorsa artık dışarıda da külot giydirme zamanı gelmiştir.



Bazı anneler gece yatarken de bez takarlar. Bu duruma bilir kişilerin çoğu karşı çıkmaktadır. Geceleri bez bağlamanın süreci uzatacağını söylerler. Kendi deneyimimde geceleri bez takmanın daha faydalı sonuçlarını aldım 🙂 Gece alt ıslatıp, yatak örtüsü değiştirmek zorunda kalmadım. Çiş söylemede gecikme ve sıkıntı yaşamadık. Zaten her sabah uyandığında bezinin kuru olduğunu fark ettim ve bir süre sonra hiç takmadım. Geceleri çocuğu derin uykudayken uyandırıp, çiş yapmaya zorlamak bana uygun gelmediği için böyle yaptım. Ama siz  pedagogların yazdığı kitaplardaki önerileri deneyebilirsiniz. Yazıda da belirtiğim gibi her çocuğun gelişimi, karakteri farklıdır ve nasıl bir yol çizilmesi konusunu da en iyi anne ve babalar bilir.

Çişini bir kaç kez altına yapacaktır. Bu durumda kesinlikle kızılmamalıdır. Çünkü altına yaptığı zaman, ıslandığını, bu durumun rahatsızlık verdiğini, tuvalete oturması gerektiğini deneyimlemiş olacaktır.

Bazı durumlarda kaka yapmayı öğrenmek, çiş yapmaya göre daha zorlu olmaktadır. Çocuklar kaka yaparken, vücutlarından bir parçanın eksildiğini düşünebilirler. Ya da kakanın görüntüsü rahatsızlık verip, korkutabilir. Bu durumda da yine bu konuyla ilgili birlikte kitaplar okumak, şarkılar söylemek, anlayacağı şekilde konuşup anlatmak etkili olacaktır. Kaka eğitiminde çocuğun kabız ya da ishal olduğu zaman kesinlikle tercih edilmemelidir. İnatla kakasını yapmak istemeyen çocuklarda kabızlık problemi başlamakta ve tuvalet eğitimi kısır döngüye dönüşmektedir. Bu durumlarda da çocuğu serbest bırakmak, kabızlığını önleyici besinler vermek ve bir doktora başvurmak en doğrusu olacaktır.

Tuvalete oturma yaşı her çocuğa göre değişiklik göstermektedir. Bazı çocuklar 15-18 ay arası hazır gele gelmişken, bazıları 3-4 yaşa kadar uzayabilir. Bu durumda da telaşa kapılmamalı ve her çocuğun farklı olduğu ve zamanı gelince elbet yapacağı unutulmamalıdır.

Tuvalet eğitimi sırasında çocukların hazır olduğunu gözlemlemek kadar, yetişkinlerin de hazır olması çok önemlidir. Eğer stresli, zor bir dönem geçiriyorsanız, sinirleriniz bozuk, sabrınız yeteri kadar yoksa bu konu biraz ertelenmelidir.

Eğer yeni doğum yapmışsanız ve kardeş kıskançlığı gibi bazı konular yeni yaşanıyorsa,  boşanma, ölüm ya da  benzeri bazı üzücü konular gündemdeyse, kabızlık ya da ishal gibi hastalıklı bir hal varsa, yine acele etmeden tuvalet eğitimini daha uygun bir zamana bırakmak en doğrusu olacaktır.

Her çocuk zamanı gelince tuvalet eğitimini tamamlayacaktır. İki anahtar kelime çok önemlidir. Sabırlı Olmak ve Destek Olmak.

 

C

C

 

 

  1. Do Notası.
  2. 4/4 'lük ölçü.

Cachucha- İspanyol halk dansı.

Cake Walk - Amerikan zencileri arasında yaygın olan sekerek oynanan dans türü.

Calando-  Git gide ağırlaşıp, hafiflemek.

Calanta- 2/4'lük yazılmış eski İtalyan dansı.

Calcando- Çabukça.

Calmato- Sakin, sessiz.

Calore- Sıcak, ateşli, canlı.

Cancan- Kankan. Belirli bir düzeni olmayan salon dansı.

Cantabile- Şarkı söyler gibi.

Cantattila- Kısa, küçük kantat.

Cantatore- Erkek şarkıcı.

Cantatrice- kantatris, Kadın şarkıcı.

Cantiga- İncil'den konu alan şiirlerin bestelenmiş hali. dinsel şarkı.

Cantilena- Melodi, ezgi, hava, şarkı

Cantus firmus- Tüm yönleri ve ayrıntılarıyla şarkıyı ve şarkı söyleme sanatını içeren genel terim. Şan.

Canzone- İtalya'da halk şarkılarına verilen genel ad. 2) 16.yy'dan sonra çok sesli şarkı. 3) İki ya da üç sesli çalgı müziği.

Capella- 1) Eski nota yazısında bağ işareti. 2) Vurgu işareti. 3) Kiliselerde müziğe ayrılan bölüm. 4) Bir müzik parçasını seslendirmek amacıyla, türlü çalgılardan oluşan topluluk, orkestra.

Capriccio- 1) Önceleri füg tarzında yazılmış çalgı müziği anlamında kullanılırdı. 2) Günümüzde içerik olarak neşeli, coşkulu fakat belirgin bir yapıya bağlı olmayan, beklenmedik etkiler yaratmayı amaçlayan beste.

Capriccioso- Capriccio tarzında serbest, bağımsız.

Carezzando- Yumuşakça, okşar gibi.

Carmen- karmen. Öykü, şarkıyla anlatım. Müzik parçalarının üst-tiz sesleri.

Castrato- Seslerinin çocukça ya da kadın gibi kalmasını sağlayabilmek için iğdiş(hadım) edilmiş erkeklere verilen isim. Fransız ve İtalyan operalarında uzun yıllar bu erkekler soprano ve alto rolleri oynamıştır.

Cavatina- Operada, kolay, yalın, akılda kalıcı arya türü.

Caz- 1) Kuzey Amerika zencilerinin halk müziği. 2) Caz müziği çalan topluluk.

Cazbant- Caz orkestrası.

C-Dur- Do Majör.

Cello- çello- Violoncello'nun (viyolonsel) kısa yazılışı. Viyolonselist yerine daha çok çellist kullanılır.

Cembalo- clavicembalo'nun (Klavsen) kısa yazılışı.

Chanson- Şanson. Şarkı.

Charleston- Çarliston. Amerikan zencileri tarafından yayılan bir dans türü.

Chiesa- Kilise.

Chimes- Madeni çubuklardan oluşan bir tür zil.

Choeur- Koro.

Choral- Koral. Koroyla ilgili, koro için.

Choriste- Korist. koroda yer alan.

Ciaccona- Eski bir İspanyol dans ezgisi.

Cis- Do diyez. Cisis: Do çiftdiyez. Cis Mol: Do diyez minör.

C-Moll- Do minör.

Coda- Dönüş, Füg.

Col- Con yerine. Coll olarak da yazılır. Coll'arco: yay ile.

Colophane- Reçine.

Coloratura- Koloratur.

Coma Sopra- Yukarıdaki gibi.

Come Prima- Önceki gibi.

Commodo- Sakin, rahat. Orta Hızda.

Compositeur- Kompozitör, besteci.

Con- İle, birlikte, olarak. Müzik terimlerinin bir çoğu ile birlikte kullanılır. Con Anima, Canlılıkla. Con Brio, Parlaklıkla. gibi...

Con sordino- Çalgı için yazılmış bir müzik parçasının belirtilen yerde ses kısıcıyla çalınacağını gösterir.

Concert- Konser.

Concertino- Konçertino. 1) Kısa konçerto. 2) Orkestranın bir bölümü. 3) Konçerto Grosso çalan bir orkestrada solocuların seslendirdikleri bölümler.

Concitato- Heyecan verici.

Conducteur- Kondüktör. Orkestra yöneticisi.

Consonance- Konsonans. İki ya da daha çok sesin tek ses izlemini verecek şekilde, uyumu kaynaşması. tersi dissonans.

Contralto- Önceleri en tiz erkek sesi. Günümüzde en kalın kadın sesi.

Copiste- Kopist. Bir müzik yapıtını aslından kopya eden, ya da basılmış bir partisyonu çoğaltmak amacıyla yazan kimse.

Corda- Tel. Una Corda- Tek tel.

Coupe- Kupe. Önceleri staccato ve detache'ye verilen ad.

Crescendo- Artarak. Seslerin gücünü git gide arttırarak.

Croisement- Krozman. Çaprazlaşma, kesişme. Piyanoda elleri birbirinin üzerinden aşırtarak çalmak.

Cümle- Müzik yapıtlarının bölümleri. Genellikle dört ölçüden oluşur.

Cymbale- Simbal - Zil.

 

 

*

Wolfgang Amadeus MOZART

Wolfgang Amadeus MOZART (1756-1791)


Wolfgang Amadeus MOZART (Gerçekte Johann Chrysostomus Wolfgangus Theophilus)

Mozart sayısız uzmanların yaptığı araştırmalara rağmen bugün bile gizemini koruyan bir mucize olarak kabul edilir.

Avusturyalı besteci Amadeus MOZART, 27 Ocak 1756‘da Salzburg‘da doğdu. Mozart’ın babası da bir müzisyendi. Leopold Mozart, keman çalan bir besteciydi.

Mozart çocuk yaşta ünlü olan tek müzikçiydi. Henüz 4 yaşındayken klavsen çalmaya başladı. Daha 5 yaşındayken kendisinin seslendirdiği babasının notaya aldığı besteleri vardı. (menuetler K. 1,2,3,4,5, Sol Major) 6 yaşından 10 yaşına kadar çıktığı konserler gezisinde saraylarda ve sanat çevrelerinde “Tanrı vergisi bir HARİKA” olarak alkışlandı.

1766-1768 yılları arasında Salzburg’da öğrenim gördü. Haydn ve Eberlin örnek aldığı bestecilerdendi. İlk operası Bastien und Bastienne Viyana’da 1768’de Viyana’da sahnelendi.

1769’da La Finta Semplice adlı operası Salzburg’da oynandı. O yıl yani daha 13 yaşındayken Salzburg Piskoposluk Sarayında BİRİNCİ KEMANCILIĞA getirildi.

1769-1771 yıllarında İtalya gezisine çıktı. İtalyan opresanı ve müziğini yakından tanıma fırsatı buldu. Burada sanat çevrelerini de tanıdı ve Milano’da operaları sahnelendi. (Mitridate Re di Ponto / Ascanio in Alba)

1777’ye kadar Salzburg Sarayındaki görevi sırasında ilk büyük Piyano sonatlarını, keman konçertolarını, senfoniler, dinsel parçalar, danslar , orkestralar için konçertolar gibi bir çok besteler yaptı.

1781’de Viyana’ya yerleşti. Figaro’nun Düğünü, Don Juan, Cosi Fan Tutte burada yaptığı ilk bestelerdendir. Geçimini sağlamak için gece gündüz çalışması gerekiyordu ve bu yüzden az bir ücret ödenmesine rağmen Viyana krallık sarayının oda besteciliğini kabul etti. 3 ayda 3 senfoni besteledi.

1789 Yazında 2.Joseph , Cosi Fan Tutte Operasını ısmarladı. Yılın son aylarında tamamlanan eserin ilk seslendirilişi 26 Ocak 1790’da yapıldı. 1790 Şubatında 2.Joseph öldü. Yerine geçen Leopold müziğe ilgi duymuyordu. Kutlamalar dolayısıyla yapılan eser siparişlerinde kimsenin aklına Mozart gelmedi.

1791’de aristokrat ve mason olan müzik aşığı Kont Franz von Walsegg, Mozart’a kimiliğini açıklamayan bir yabancı gönderdi. Bu yabancı Mozart’tan bir requiem bestelemesini istedi. Walsegg Requiem’i kendi adına yayımlamak istiyordu. Bu olay Mozart’ı çok sarstı. Sanki kendi ölüm ilahisini yazıyor gibi bir hisse kapıldı. 3 hafta süren ateşli bir hastalıktan sonra 5 Aralık 1791 yılında henüz 35 yaşında gözlerini dünyaya yumdu. Mozart son ana kadar Requiem’i  sayıkladı.

Gömülüşü 8 Aralıkta berbat bir havada oldu. Büyük bestecinin cenazesine gelen birkaç dostu, yağmurla karışık kar fırtınası şiddetlenince, birer ikişer dağıldılar. Mezarlığa kadar kimse kalmamıştı. Cenazesi, fakirlere mahsus ortak bir çukura kondu.

Kısacık hayatına 600’den fazla beste sığdırmayı başarmıştır.

Mozart’ın eserlerini tek tek saymak olanaksızdır. Operalarının yanında şeref yerini çok sayıda senfonileri alır. Özellikle Mi bemol majör, sol minör ve Do Majör senfonileri …