Etiket arşivi: özel piyano dersi istanbul

Özel Piyano DERSİ ile KURS Karşılaştırması

Özel Ders mi? Kurs mu?

Herhangi bir müzik aleti çalmaya ve öğrenmeye karar verdiniz, fakat nereden ve nasıl ders alacağınız konusunda kafanız karışıksa size yardımcı olacak bazı maddeleri, Özel Ders ve Kurs arasındaki farkları karşılaştırarak madde madde anlatmaya çalışacağım.

Öncelikle hangi enstrümanı çalacaksanız, o enstrümanda uzmanlaşmış bir öğretmenden ders almanız sizin için en faydalısı olacaktır. Bazı kişiler ders almak yerine internet videoları gibi bazı değişik seçeneklerle kendi kendilerine o enstrümanı öğrenmek isterler. Fakat bu sağlıksız olacaktır. Alanında uzman öğretmeniniz sizin ilerlemeniz için en doğru yol gösterici olacaktır. Nerelerde hata yaptığınızı gösterecek, nasıl bir program yürütmeniz konusunda size yardımcı olacaktır. İlerleyiş hızınıza göre egzersizler verip, size uygun parçalar seçerek, gelişiminizin hızlanmasını sağlayacak ve size gereken motiveyi kazandırmış olacaktır.

Gelelim öğretmen ya da kurs seçiminin nasıl olacağına .

Özel Ders mi almalısınız yoksa bir kursa mı gitmelisiniz kararını verdikten sonra öğretmen ve kurs seçimi konusuna geleceğim .

Özel Ders ve Kurs Karşılaştırması

  • Özel ders, Kurs ücretlerinden daha pahalıdır. Çünkü adı üstünde Size ÖZELDİR.
  • Kurs fiyatları, özel derslere göre daha uygundur.
  • Özel ders almak istediğinizde, istediğiniz öğretmeni kendiniz seçebilirsiniz.
  • Kurslarda, belli öğretmenler ders verirler ve genellikle hangisinin saatlerinde boşluk varsa size o öğretmeni verirler.
  • Kurs ücretleri aylık olarak, peşin ödenir. Ve genellikle gitmediğiniz dersin parası yanar.
  • Özel ders ücretlerini nasıl ödeyeceğinizi öğretmeninizle beraber kararlaştırabilirsiniz. Derse her gittiğinizde ders başına ödemenizi yapabilir, ya da isterseniz biriktirip 4-5 ders sonunda ödeme yapabilirsiniz.
  • Kurslarda ders saati sabittir. Her hafta aynı gün ve saatte orada olmanız gerekir.
  • Özel derslerde ders saatleri esnektir. Öğretmeninizle konuşup, hangi gün ve saat müsaitseniz, o gün ders yapabilirsiniz.
  • Özel dersi kendi evinizde alabilirsiniz. Öğretmeninizle konuşup size gelmesini isteyebilirsiniz.
  • Özel ders alırsanız, öğretmenin evine de gitseniz, ders aldığınız süre boyunca sadece ikiniz baş başa olursunuz. Ve başka sesler konsantrasyonunuzu bozmadan ders yapabilirsiniz.
  • Kurslarda ise çeşit çeşit enstrüman dersi verildiği için, başka odalardan ya da dersliklerden değişik enstrüman sesleri duyabilirsiniz.
  • Özel ders bire bir özel olarak verilir.
  • Kurslarda da birebir ders görme imkanınız vardır, fakat bir çok ders toplu çalışma yöntemi ile yapılır.
  • Kurslar, sosyalleşmek için daha idealdir. Kendiniz ya da çocuğunuz başka kişilerle tanışma imkanı bulabilir ayrıca ev dışına çıkıp farklı ortamlar görmek için de daha etkilidir.
  • Kursları başarı ile bitirdiğinizde kursların kendi verdiği sertifikalardan kazanabilirsiniz.
  • Özel Ders aldığınızda da dışarıdan sertifika sınavlarına girip, seviyenize göre uluslararası geçerli olan sertifikalardan alabilirsiniz. (LCM) – (ABRSM) gibi.
  • Kurslarda genellikle önceden belirlenen ders programları seviye seviye uygulanır, sizden istenilen kitapları çalışırsınız.
  • Özel Ders aldığınızda öğretmeninizle birlikte kararlaştırıp ne isterseniz, hangi tarzda, hangi parçayı çalmak isterseniz onu çalışabilirsiniz.
  • Kurs ders saati belirlenen saatin dışına pek çıkamaz,
  • Fakat özel dersi öğretmeniniz istediği kadar uzatabilir. 🙂

Özel Öğretmen ya da Kurs Seçerken Nelere Dikkat Etmeliyiz ?

  • Kurs seçerken muhakkak, kursun MEB’e (Milli Eğitim Bakanlığı) bağlı olup olmadığına dikkat edin. Çoğu kurs maalesef MEB tarafından onaylanmadan kaçak olarak çalıştırılmaktadır.
  • Kurs seçerken evinize yakın olmasını tercih edin. Uzak bir yere yazıldığınızda  trafik vb yüzünden gitmeye üşenmeye başlayabilir, zamanla kursa gitmek size külfet gibi gelmeye başlayabilir.
  • Özel öğretmen seçerken muhakkak, eğitimini, geçmişini, tecrübesini araştırın.
  • Kursta size verilen öğretmenin eğitimini, diplomasını, formasyonu olup olmadığını muhakkak sorun.
  • Özellikle çocuğunuza özel ders aldırmak istiyorsanız, özel öğretmenin pedagojik formasyonunun olduğundan emin olun.
  • Özel öğretmeni ve Kursu öncelikle referansla, tavsiye ile bulmaya çalışın.
  • Artık günümüzde her kursun, hatta her özel öğretmenin kendi sitesi var, muhakkak oralardan seçtiğiniz yerin ya da öğretmenin geçmiş derslerini, öğrencilerini, tecrübelerini inceleyin.
  • Özel öğretmen seçerken kendi tarzınıza uygun bir öğretmen seçmeye çalışın. Mesela Piyano çalmak isteyen bir caz sever olabilir ve piyano ile de caz müziği yapmak isteyebilirsiniz ama seçtiğiniz öğretmen caz müziğine hakim olmayan biri çıkabilir. Muhakkak öğretmenin hangi dalda uzman olduğunu sorun.

***

 

 

cemal reşit rey

Cemal Reşit Rey
(1904-1985)

Piyanist bestecilerimizden Cemal Reşit Rey, 25 Eylül 1904 de Kudüs‘te dünyaya geldi. Babası Kudüs Mutasarrafı Ahmed Reşit Bey, Servet-i Fünun Dergisinin tanınmış yazarlarındandı.

Cemal Reşit Rey, müziğe yatkın yetenekli bir çocuktu.  ilk piyano derslerini annesinden aldı.

Besteleme yeteneği çok küçük yaşlarda kendini gösterdi. Henüz 8 yaşındayken bir vals besteledi.

1913 yılında ailesi ile birlikte Paris’ e yerleştiler. O dönem Paris Konservatuvarı müdürü olan Gabriel Faure’ nin aracılığı ile piyanist Marguerite Long’un öğrencisi oldu ve piyanosunun yanında besteciliğini günden güne geliştirdi.

Birinci Dünya Savaşı sırasında annesiyle birlikte İsviçre’ye yerleştiler. Cenevre‘ de St. Antoine Koleji’nde orta öğrenimine devam ederken bir yandan da Cenevre Konservatuvarı’nda müzik eğitimine devam etti.

Savaş sonrası 1920’de Paris‘e geri döndü. Buradaki konservatuvarda Marguerite Long ile piyano, Raoul Laparra ile bestecilik  çalışmalarını geliştirdi.

Çok önemli isimlerle müzik çalışmaları yapma imkanı bulan Cemal Reşit Rey‘in çalıştığı diğer önemli isimler ise Gabriel Faure ile Henri Defosse idi. Faure ile “Müzik Estetiği“, Defosse ile de orkestra şefliği çalıştı.

1923 yılında öğrenimi tamamlayarak yurda geri döndü. Ülkede Cumhuriyet ilan edilmişti. Cemal Reşit Rey’ in ülkeye katkıları da bu yıldan itibaren başlar.

Aynı yıl, O zaman ki adı Dar-ül Elhan olan İstanbul Belediye Konservatuvarı‘ nda piyano ve kompozisyon öğretmenliği yaptı. 1926 yılında burada bir de koro kurdu.

1934 yılında “Yaylı Sazlar Grubu” nu kurdu. Aynı zamanda İstanbul Filarmoni Derneği’ ni kurdu ve başkanı oldu. Bu dernek sayesinde ülkemize dünyanın en tanınmış şefleri, solistleri konser vermeye İstanbul’a  geldi. Onların gelişi, orkestranın üyesi olan sanatçılar ve dinleyicileri için o dönem müzik eğitimi ve görgüsü için çok yararlı oldu.

1945-46 yıllarında ileri sınıflardaki üflemeli çalgılar bölümündeki öğrencilerin de gruba katılması ile grup, SENFONİK Orkestra özelliğine kavuştu. cemal Reşit Rey, 1968 yılına kadar her hafta düzenli şekilde, bu orkestra ile birlikte çeşitli konserler düzenledi.

Cemal Reşit Rey, Radyo yayıncılığı alanında önemli ve yararlı çalışmalar gerçekleştirdi. 1938′de yapılan bir çağrı ile 1940 yılına kadar Ankara Radyosu Batı Müziği yayınları Şefi olarak çalıştı.

1940 yılında istanbul’a döndü ve buradaki piyano öğretmenliği, piyanistlik ve orkestra şefliği görevlerini sürdürdü.

İstanbul Radyosu’nda “Piyano Dünyasında Gezintiler” adlı programı uzun yıllar boyu devam etti. Bu programda birçok yeni yapıtı, açıklamaları ile seslendirdi.

1949’dan 1960 yılına kadar dünyanın en önemli merkezlerinde, konserler verdi, orkestra yönetti.

1982 yılında “Devlet Sanatçısı” unvanı alan Cemal Reşit Rey, 7 Ekim 1985′de hayatını kaybedene kadar Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ nda Kompoziyon Öğretmenliği görevine devam etti.

Cemal Reşit Rey, Türk Beşleri olarak anılan grubun üyesidir.

Kendisi ülkemiz için çok önemli müzisyenlerindendi. Çok sesli müziğin öncüsüydü, çok iyi bir besteciydi, çok iyi bir piyanistti, çok iyi bir eğitimciydi, çok iyi bir orkestra şefiydi ve İstanbul Şehir Orkestrasının kurucusuydu. Ve bütün bu özellikleri ile adını Tür Müzik tarihine altın harflerle yazdırdı.

BAŞLICA PİYANO ESERLERİ

  • Sonat
  • Hatıradan İbaret Kalmış Şehirde Gezintiler
  • Türk Manzaraları
  • 10 adet Halk Türküsü
  • Sonatin
  • Fantezi
  • İmprovisation
  • Kromatik Konçerto
  • İki Piyano için 12 adet Prelüd ve Füg
  • 2 adet Konçerto

DİĞER ESERLERİ

  • Operalar
  • Operetler
  • Orkestra eserleri
  • Oda müziği eserleri
  • Tiyatro ve Film müzikleri

Doğru Şekilde Piyano Çalışmanın İpuçları

 Düzensiz ve sistemsiz bir şekilde piyano çalışmak hızlı sonuçlar almanızı engelleyecektir. Bunun yerine planlı, düzenli, bir amaç belirleyerek egzersiz yapmak size daha yararlı olacaktır ve amacınıza ulaşmanızda zaman kazandıracaktır.

Gelişme kaydetmek, olduğunuz seviyeden daha ileri seviyelere geçmek için pratik yapmanız gerekir.

Bütün müzisyenlerin pratik yapması gerekir.

Pratik yapmayı elleriniz için egzersiz olarak düşünebilirsiniz. Aynı spor salonlarında antrenman yapar gibi, piyano çalışırken de kendinize bir program belirleyin.

Pratik yapmanın asıl amacı müzik yapmayı öğrenmektir.

Piyano Çalışmanın İpuçları 

  • Önce ellerinize tek tek konsantre olabilmek için egzersizleri tek elle çalışın. 

Bir parçaya alışmak, başlamanın en basit yoludur. İki elinizi ayrı ayrı çalıştırırken ilgili partisyonları yeterince iyi çalmaya başladıktan sonra iki elle çalmaya başlayın ve bir egzersizi zorlanmadan çalmaya başlayana kadar hızlanmayın.

Çalmaya başlamadan önce parçanın notalarını baştan biraz okuyun. Bu aynı zamanda nota okumanızı da geliştirecek bir egzersiz olacaktır.

  • Parmak pozisyonlarınızı belirledikten sonra bu pozisyonları değiştirmeyin. 

Belki tuhaf gelebilir ama parmaklarınızın da bir hafızası vardır. Yeni bir parça öğrenirken parmak pozisyonlarınızı sık sık değiştirirseniz fazla hızlı ilerleyemezsiniz.

Birçok egzersiz ve nota kitabında parmak numaraları önceden belirtilmiş ve notanın üzerine yazılmıştır. Bu sizin için tek seçenek değildir fakat kendi parmak pozisyonunuzu belirleyecek seviyeye gelene kadar, parmak numaraları size doğru yolu gösteren işaretler olacaktır.

  • Düşük bir hızda çalışmaya başlayın. 

Parmaklarınız alışana kadar ve notaları iyice doğru okuyup çalana kadar, çalma hızınız yavaş olmalıdır. İlerlediğinizi düşündüğünüz zaman hızınızı yavaştan hızlıya doğru, kademe kademe geçirebilirsiniz.

  • Çalarken ellerinize çok bakmamaya çalışın. 

Piyano çalarken sürekli ellere bakmak, ellerinizin notaların tuşlardaki yerini sezgisel olarak bulmasını geciktirir. Parmaklarınızın, notalar arasındaki mesafeleri sezgisel olarak hissetmeyi öğrenmesi gerekir.

  • Çalacağınız parçayı bölümlere ayırın. 

Piyano parçanızı çalışırken bölümlere ayırın ve bölümleri tek tek çalışın. Her seferinde bir bölüme konsantre olmanız ilerlemenizi hızlandıracaktır.

  • Bir hata yaptığınızda asla bu hatayı görmezden gelip çalmaya devam etmeyin. 

Hata yaptığınız yerde durun ve aynı bölümü tekrar tekrar doğru olana kadar çalışın. Bir sonraki bölüme geçebilmeniz için hata yaptığınız bölümü en ez beş kez mükemmel bir şekilde çalmanız gerekir.

  • Bir parçayı ilk kez çalmaya başlarken vuruşları yüksek sesle sayın. / Metronom kullanın. 

Bu yöntem, ritme daha iyi konsantre olmanızı ve metronom kaçırmamanızı sağlar. Eğer vuruşları kendiniz saymak istemiyorsanız mutlaka metronom kullanın. Metronom ritim kaçırmadan çalmanıza yardımcı olur.

  • Bir parçayı çalmadan önce notalarına baştan sona göz atın. 

Piyano parçanızı çalmadan önce muhakkak önce notalarını baştan sona okumaya çalışın. İyi bir şekilde nota okumak, iyi bir şekilde piyano çalmanın anahtarıdır.

  • Piyano parçasının içinde zor gelen yerleri muhakkak işaretleyin. 

Nota okurken ve çalarken sizi zorlayan yerleri yuvarlak içine alarak veya kendinize çalarken nelere dikkat etmeniz gerektiğini hatırlatacak işaretler koyarak notanın üzerini kalemle çizin. Baştan itibaren çalarak, zorlandığınız kısma geldiğinizde, işaretleri yerleri görüp refleks şeklinde beyninize komut giderek otomatik olarak sürekli zorlandığınız yeri doğru şekilde çaldığınızı fark edeceksiniz.

  • Önünüzde nota olmadan ezbere çalmayın. 

Görsel hafızanız güçlü olabilir ve ezberiniz kuvvetli olabilir. Fakat çalıştığınız parçayı ezberlemek ve notaya bakmadan çalmak, nota okumanızı geriletecek ya da gelişmesini önleyecek ve yeni parçaları öğrenmenizde zorluk yaşamanıza sebep olacaktır.

Fazıl Say

Fazıl Say

1970 yılında Ankara’da doğan Fazıl Say, Ankara Devlet Konservatuvarı’nda piyano ve bestecilik eğitimi gördü.

17 yaşında, Düsseldorf’taki Robert Schumann Enstitüsü’nde ünlü piyanist ve pedagog David Levine ile beş yıl çalışmasını sağlayacak olan DAAD bursunu kazandı.

1992-1995 yılları arasındaki öğrenimini Berlin Konservatuvarı’nda sürdürdü. 1994 yılında “Genç Konser Sanatçıları Uluslararası Seçmeler Ödülü” nü kazanmasının ardından uluslararası kariyerinde hızlı bir yükselişe geçti.

Bugüne değin, Amsterdam Concertgebouw, Berlin Philharmonie, Vienna Musikverein, Tokyo Suntory Hall, New York Carnegie Hall ve Avery Fisher Hall gibi prestijli salonlarda; New York, İsrail, Baltimore, St.Petersburg ve BBC filarmoni orkestraları, Fransız Ulusal Orkestrası, Amsterdam Kraliyet Concertgebouw Orkestrası gibi dünyaca ünlü topluluklar eşliğinde çalan Say; Lucerne, Ruhr, Rheingau, Salzburg, Verbier, Montpellier ve Bonn Beethoven festivallerinde defalarca sahneye çıktı.

2004 yılında kemancı Maksim Vengerov ile 2006 yılında Akiko Suwanai ile Avrupa, ABD ve Asya turnelerine çıkan Say’ın son yıllardaki oda müziği partneri, ünlü Moldovalı kemancı Patricia Kopaçinskaya’dır.

Caz tutkusuyla da bilinen Fazıl Say, Türk Ney virtüözü Kudsi Ergüner ile “Worldjazz” adlı bir dörtlü oluşturdu. Klasik müzik ve caz müziği dışında, popüler müzik ve halk müziği alanlarında da birçok ünlü isimle sahne almıştır.

Fazıl Say, çok iyi bir piyanist olmasının yanında aynı zamanda da çok iyi bir bestecidir. Besteleri tüm dünyada büyük yankı uyandırmaktadır.

Piyano ve keman için yazdığı konçertoları, çeşitli Oratoryoları (Nazım, Metin Altıok Ağıtı, Truva v.b), senfonileri, ve çeşitli adaptasyonları bulunmaktadır.

Besteleri tüm dünyada dinlenilen ve dünyaca ünlü orkestralar tarafından seslendirilen Fazıl Say, ülkemiz adına gurur kaynağı bir sanatçıdır. Uzun zaman yurt dışında yaşamış olmasına rağmen ülke ve vatan sevgisi ağır basmış ve İstanbul’da dönmüş ve burada yaşamaya devam etmektedir.

Piyanist Ece Dağıstanlı ile evli olan Fazıl Say’ın, Kumru adında bir de kızı vardır.

U

U

 

u.c- Piyanoda, tek telde çalınacağını (surdin kullanarak) belirleyen “una corda” teriminin kısa yazılışı.

Ukulele- Güney Pasifik adalarının, gitarı andıran, telli yerel çalgısı.

Ultima- Sonuncu. Ultima Volta- Son kez.

Umore- Güldürü, Mizah.

Un Poco- Biraz.

Una corda- Tek tel. Piyanoda ses kısılarak ( genelde orta pedal) kullanılarak çalınacak.

Unison- Ses birliği .

Uomo- Erkek, Erkek ses sanatçısı. Müzikli sahne yapıtlarında, baş rolü oynayan erkek oyuncu.

Ut- Doğal gamın ilk sesi DO.

Ut Supra- Yukarıdan, önceden.

Uvertür- Açılış, giriş müziği.

Uyarlama- Bir çalgı ya da çalgılar topluluğu için yazılmış bir müzik yapıtını, başka çalgı ya da çalgılar topluluğu için yazmak eylemi. Adapte etmek.

Uyum- Armoni.

*

M

M

 

 

M- Bazı müzik terimlerinin kısaltması. (mf- mezzo forte, mp- mezzo piano) gibi.

Maestoso- Görkemli tempoda.  Allegro maestoso – hızlı fakat görkemli.

Maestro- 1) Üstad., Büyük besteci. 2) orkestra yöneticisi.

Maestro Di Capella-  Kral, prens, papa, kardinal gibi devlet ve din adamlarının müzik yönetmeni.

Magnificat- Kilise müziği.

Main Droite- Sağ el. Kısa yazılışı: m.d.

Main Gauche- Sol el. Kısa yazılışı: m.g.

Maitrise- Metriz- Çocukların kilise korosu için yetiştirildikleri okul.

Majeur- Majör.

Majör- Sözcük anlamı “Daha büyük” . Bir makam, akor ya da bir aralığın oluşma biçimi.

Makam- Türk Müziğinde bir dizinin işleniş biçimine verilen ad. Batı Müziğinde ise belirli aralıklar dizisi.

Malaguena- 3/4’lük ölçüde hızlı bir İspanyol halk dansı.

Malinconico- Hüzün verici.

Mancante- Sesi gittikçe kısarak.

Mantoniyer- kemancıların çenelerine dayadıkları parça.

Mano- Sol el kısa yazılışı .

Marakas- Sapından tutup sallandıkça ses çıkartan, Latin Amerika müziğinin ritim aracı.

Marcato- Çalarken ya da söylerken notaların vurgulanarak, tane tane belirtilerek sese çevirilmesi.

Marcia- Marş.

Martellato- Çekiçle vuru gibi. Piyanoda tuşlara kuvvetle dokunarak gerçekleştirilen bir çalma biçimi. Kemanda yayı tellere vurarak çalınır.

Marziale- Savaşçı gibi.

Mazurka- Polonya’nın Mazurya yöresinden çıkarak bütün Avrupa’ya yayılan, halk dansı. Chopin piyano için yazdığı mazurkalarla en güzel örneklerini vermiştir.

Medium- Pest ile tiz arasında kalan ses genişliği.

Mediyant- Diatonik gamın üçüncü derecesi.

Melodi- Ezgi.

Meloman- Kendisi müzikçi olmadığı halde, aşırı müzik seve. müzik delisi.

Melope- Bir sanat yapıtını oluşturan melodi öğelerinin tümü.

Meloterapi- Müzikle tedavi, müzikten yararlanarak hastalıkları iyileştirme yöntemi.

Meno- Azaltarak, daha az.

Menuet- Mönüe- Üç zamanlı eski bir Fransız dansı.

Mesto- Üzgün.

Mesure- Mezür, Ölçü.

Metot- Yöntem. Çalgı ya da ses eğitiminde kullanılan çalışma kitapları.

Metronom- Bir müzik parçasının hızını belirleyen aygıt. Largo, Allegro, moderato gibi hız terimlerinin hangi sürede çalınacağını belirtir.

Mezzo- Yarım. Mezzo Forte- Orta Kuvvette gibi.

Mezzo Soprano- Soprano ile alto arası kadın sesi.

Mi- Nota adı. Almanlar ve İngilizler E harfi ile gösterir.

Minör- 1) Bir makam, akor ya da gamın oluşma biçimi.

Misterioso- Gizemli.

Misurato- Ölçülü.

Mobile- Oynak, hareketli.

Mode- Mod, Makam.

Moderato- Orta hızda. Allegro Moderato- Çok hızlı değil.

Modülasyon- Bir tondan başka bir tona geçiş.

Moll- Minör.

Molto- Çok.

Monodi- Çalgı eşliğinde ya da eşliksiz tek sesle söylenen şarkı.

Monodram- Tek şarkıcı için yazılmış opera.

Monofoni- Elektro akustik.

Monoton- Tek düze, hep aynı tonda.

Morando- İzleyerek, biraz geriden.

Mordan- Genellikle klavsen müziğinde kullanılan süsleme.

Morendo- Sesin sönme derecesine gelinceye  kadar  hafifleyeceğini belirtir.

Mormorando- Mırıldanır gibi.

Mosso- Coşkulu, canlı. hareketli.

Motet- Çalgı eşliğinde ya da eşliksiz söylenen, dinsel ya da dinsel olmayan çok sesli müzik parçası.

Mottegiando- şakacı, alaycı.

Moto- Canlı, hareketli.

Moto Precedente- Önceki hızda.

Moto Primo- İlk hız gibi.

Mouvement- Hareket. Müzik yapıtlarının kendi içlerinde bir bütün olan fakat yapıtı bütünleyen bölümleri .

Munter- Coşkulu.

Müzikoloji- Müzik Bilimi.

Müzikomani- Aşırı, delicesine müzik düşkünlüğü.

Müzikoterapi- Hastalıkların iyileştirilmesinde müzikten yararlanılma yolları.

*

 

 

K

K

 

 

K- Mozart’ın yapıtlarını yeniden sıralayan ve numaralandıran Ludwig von Köchel, daha önceki sıralama ile karışmaması için, opus yerine, kendi soyadının ilk harfi olan K’yi kullandı.

Kabare- Müzik sahne gösterilerinin de yer aldığı, içkili eğlence yeri.

Kadans- 1) Bir müzik cümlesinin bitimi. / 2) Solo ses ya da çalgı için yazılmış bir müzik yapıtında sanatçının içinden geldiği gibi çaldığı, söylediği, ya da bestecinin bu izlenimi verecek biçimde yazdığı bölüm. 3) Bir konçertoda solist sanatçının ustalığını ortaya koyabilmesine elverişli bölüm.

Kakofoni- Armoni kurallarına göre, uyumsuz nota bileşimleri. Kulağa hoş gelmeyen seslerin birbiri ardına yinelenmesi.

Kalak- Genellikle bakır üfleme çalgılarda, borunun giderek genişleyen, huni biçimindeki ucu.

Kalamaika- Balkan ülkelerinde oynanan, iki zamanlı halk dansı.

Kammermusik- Oda Müziği.

Kampana- Çan.

Kanon- Bir müzik parçasında, iki ya da daha çok sesin, belirli aralıklarla ve birbirini taklit ederek oluşturdukları bütün.

Kantat ya da KANTATA- Ses için yazılmış parça. Çalgı müziğinde sonat’ın karşılığıdır.

Kanto- 1) Şarkı, ezgi, ses. 2) Konser müziğinde en yüksek bölüm. 3) Orkestra müziğinde ana temayı çalacak sazın partisine konulan işaret. 4) Sözlü müzikte, sesin gireceği yer.

Kantor- 1) Kilise korosunda ilahi söyleyen şarkıcı. 2) Katolik ve protestan kiliselerinde, ayinleri yöneten müzikçi.

Kapellmeister- Orkestra yöneticisi.

Kent- Diatonik gamda beşli aralık. Ör. Do-Sol.

Kirshengesang- Kilise şarkısı.

Klagend- Acı çekerek, ağlayıp inleyerek.

Klangfarbe- Renk Tonu.

Klavikord- Epinet, klavsen, ve piyano gibi çalgıların atası.

Klavye- Piyano, org, klavsen gibi çalgılarda ses düzeneğini çalıştıran tuş sıralarının bütünü.

Koda- Kuyruk, bitiş, son. 1) Kanon’un sonunda yer alan bağımsız  bölüm. 2) Füg’de “konu” sona erdiğinde “yanıt” hemen girişini yapamadığı zaman, konuyu uzatan parça. 3) Senfoni, sonat vb. yapıtlarda bölüm sonları. 4) Bale’de pas de deux’den sonra gelen 3. bölüm. 5) Bale’de final bölümü.

Koma- İki ses arasındaki kulağın ayırt edebileceği en küçük aralık.

Kompozisyon- Besteleme.

Kompozitör- Besteci.

Konçertante- Sayıca çok solo çalgı, solo ses ya da orkestra grubu için yazılmış; icrası üstün beceri ve virtüözlük gerektiren müzik parçaları.

Konçertino- Konçertodan içerik ve üslup bakımından daha hafif, süre bakımından daha kısa müzik yapıtı.

Konçerto- Orkestra eşliğinde, bir çalgı için yazılmış ve genellikle üç bölümden oluşan müzik yapıtı.

Kontrakanto- Bir müzik parçası içinde asıl ezgiye ikinci derecede bir ezgiyle yanıt vermek.

Kontralto- 1) En kalın kadın sesi. kısaca alto denir. 2) Bu ses için yazılmış parçayı seslendiren kadın sanatçı. 3) Viyoladan daha büyük kalın sesli bir müzik aleti. 4) Bazı çalgıların adıyla birlikte kullanıldığında o çalgının ses genişliğini belirten terim. Ör. Alto Saksafon.

Kontratempo- Kontrtan. Usul vuruşlarında hafif zamanda başlayıp, kuvvetli zamana kadar uzamayan ses.

Kontrpuan- Bestecilikte, akorlara dayalı armoninin yerine, zaman beraberliğinden yararlanarak birçok ezgiyi üst üstte getirme tekniği. Bir anlamda ezgiye ezgiyle yanıt verme sanatı.

Koral- Bir ya da dört ses için yazılan, ağırbaşlı dinsel şarkı.

Korus- Caz müziğinde ana tema. İçten geldiği gibi çalışlarda bu tema üzerinden çeşitlemeler yapılır.

Kromatik- Yarım tonlardan oluşan ses dizisi.

Kuartet- Dörtlü.

*

 

J

J

 

 

Jabadao– Fransa’ da, 4 çift tarafından halka olarak oynanan bir dans.

Jazz- Caz. (C bakınız.)

Jazzman- Caz çalgıcısı.

Jingle- Cingıl, 1) Ölçüsüz kısa eğlenceli şiir. 2) Bu şiirlerden ya da sözlerden bestelenen küçük şarkılar. Reklamlarda kullanılır. Reklam müziği.

Jodeln- Baş sesi ve göğüs sesi ile arasında birden ve keskin atlayışlar yaparak söylemek.

Jondo- Hondo, ispanyol halk müziğinde, sanat değeri yüksek, etkileyici şarkıların genel adı. Endülüs tarzı.

Jonglör- Ortaçağda, Trubadur’ların çaldığı müziğe, şiirler, destanlar okuyarak; masallar anlatarak eşlik eden gezginci oyuncular.

Jota-  Hota. 12. ya da 13. yy’da Aragon’da beliren bir İspanyol halk dansı.

Jöte- Yaylı çalgılarda, yerine göre bir çalış tekniği; sıçrama.

Jube- Kilisede, sahanlıkla koro arasındaki basamaklı bölme.

Juerga- Endülüs tarzı. Müzik eşliğinde yapılan danslı, şarkılı toplantı.

Jungle Style- Caz müziğinde, ilkel çalgılara da yer verilen orkestra düzenlemeleri.

 

  *

Mükemmel Anne

Mükemmel olmak istediğimiz konu, annelik mi? yoksa mükemmel çocuk yetiştirmek mi? Her ikisi de aynı şey gibi gözükse de aslında değildir.

Mükemmel olmak isteyen annenin evi her zaman tertemiz, düzenli olur, ev işleri hiç aksamaz, her öğün yemeği taze olur, her işini planlı, disiplinli halleder. Kendi görünümü kusursuzdur, her daim bakımlıdır. Mükemmel annenin ailesi, kayın validesi, eşi her zaman onu över, beğenir, takdir eder. Evine çat kapı gelen misafirler, arkadaşlar her zaman iltifat ederler, kendisine imrenirler. Bütün bunlar mükemmel anneyi çok mutlu ve memnun eder. Burada asıl ana konu çocuk değil, annenin kendi egosunu tatmin etme, çevresine karşı mükemmel gözükme ve takdir edilme ihtiyacıdır.

Tabi ki burada demek istediğim, mükemmel çocuk yetiştirmek isteyen annelerin bakımsız, düzensiz, pis olmaları gerektiği değildir. Ama çoğu anne, maalesef çevresine mükemmel olabildiğini ispatlamak uğruna, çocuğu ikinci plana itecek kadar abartılı davranmaya başlamıştır. Bunun en büyük sebeplerinden birinin de Sosyal medya olduğunu düşünüyorum. Gerçek olamayacak kadar mükemmel fotoğraflar, bakımlı güzel bloger anneler, mükemmel görünen uykusunu almış, yemek yemeği seven mutlu çocuk fotoğrafları, bu tarz davranışları günümüzde yaygınlaştırmaya başlamıştır. Sosyal medyanın dışında sosyal çevrenin de baskısı bunlara yol açmaktadır. Eşe, eşinin ailesine, kendi ailesine, çevresine mükemmel gözükme isteği, aslında kişinin  bir takım duygusal ve psikolojik  eksikliklerinden kaynaklanmaktadır. Öz güveni tam, asıl kendi bilincinde mükemmele ulaşabilmiş bir kadın, bu tarz hareketler yapmaya ihtiyaç duymamaktadır.

Mükemmel olmak isteyen anneler,  mükemmel gözükebilmek uğruna çocuklarına yanlış davranışlarda bulunabilmektedir. Birinci konu, ev işlerini ve kendi bakımlarını eksiksiz yapabilmek uğruna çocukları ile geçirebilecekleri kaliteli zamanı bu işlere harcayarak heba etmeleridir. Özellikle yeni doğandan,  3 yaşa kadar olan oyun çağında, gelişimlerinin en önemli döneminde olan çocukların, anneleriyle geçirdikleri her dakika, her an, her zaman çok değerlidir.

Yanlış olan başka bir konu da yine mükemmel gözükmek uğruna çocuklara uygulanan yanlış davranışlardır. Sürekli başkalarının yanında kendi çocuğunu eleştirmek, üstünü kirletti diye kızmak, aslında böyle değildir demek, sürekli yapma etme, sus diye uyarmak, sıkmak, baskı yapmak aslında yine çocuğu yetiştirmek ya da ona doğruyu göstermek değil, çevreye mükemmel bir çocuğa sahip olduğunu ispatlamaya çalışmaktır.

Derslerindeki eksiklikleri sürekli özel öğretmenlerle gidermeye çalışmak, kurstan kursa yollamak, yeteneğinin ne olduğunu doğru tespit etmeden, baleye, spora, müziğe, seramiğe, resim dersine götürmek de çocuğa yapılan en büyük yanlışlardandır. Bunun altında da yine annenin; çocuğunun ne kadar başarılı, ne kadar yetenekli, ne kadar mükemmel olduğunu göstermek çabası yatmaktadır.

Mükemmel çocuk yetiştirebilmek uğruna, zamanında uyusun, zamanında yesin diye, bir uzmana danışmadan verilen uyku ve beslenme eğitimleri, sürekli organikle beslemek, yemeğe zorlamak, hastalanmasın diye bağışıklığına zarar verecek düzeyde sürekli her yerini, her şeyini yıkamak, her çocuğun farklı olduğunu unutarak başkalarından görüp kazandırılmaya çalışılan davranış eğitimleri, yararlı olmayıp tam tersine fiziksel ve psikolojik olarak çocuğa zarar vermektedir.

Çocuğu en iyi anneleri tanır. Çevresindekiler değil. Başkalarına mükemmel görünebilmek, “bakın doğruları yapıyorum” diyebilmek uğruna, ya da mükemmel çocuk yetiştireceğim psikolojisiyle aslında size ve çocuğunuza uymayan başkalarının doğrularını, kendinizde ve çocuğunuzda uygulamayın.

Aslında mükemmel anne ve mükemmel çocuk diye bir şey yoktur. Böyle olma çabası sadece anneye ve çocuğa zarar verir. Hatalarımızla, yanlışlarımızla, bunlardan edindiğimiz tecrübeleri doğruluğa, güzelliğe çevirerek kendimizi ve çocuğumuzu sevmeyi öğrenmeliyiz.

İnsan ne kadar doğal olursa o kadar güzel çocuk yetiştirir. Bebeği ile zaman geçirmiş, ona doyasıya sevgisini, ilgisini, bağlılık ve güven duygusunu vermiş bir annenin, varsın evi dağınık olsun, saçı dağınık görünsün. Bütün bunların hiç bir önemi yoktur.

İyi ahlaklı, vicdanlı, çocuk olsun ama yaramaz olsun, derslerinde başarısız olsun. Bunun da bir önemi yoktur. Nasıl olsa çocuk büyüdükçe, ilgili ebeveynleri ile bu sorunlarını da çözecektir.

Geç yürüsün, geç uyusun, az yesin, tuvaletini illa 18 aylıkken söylemesin ama özgür olsun, kendine güveni olsun, ve en önemlisi sağlıklı olsun. Normal sağlığı yerinde, gelişimi doğal süreçte gelişen bir çocuk zaten zamanı gelince, yürüyecek, tuvaletini söylecek ve diğer rutinlerini gerçekleştirecektir.

Çocuklarımıza eğitim vermek, onlarla zaman geçirmek, kendimize zaman ayırmak, mutlu ve mükemmel hissetmek en doğal hakkımızdır, ama kendimizin ve çocuğun sınırlarını zorlamadan, abartmadan, başkalarının ne düşündüğünü çok da umursamadan, biraz da akışına ve çocuğun oluruna bırakarak, eğitimleri eğlenceli hale getirerek eğlenmek ve büyüdüklerini mutlulukla seyretmek, ona sahip olmanın keyfini sürmek en doğrusu olacaktır.

Nil Karabacak