Etiket arşivi: piyano dersi
Amelie Soundtrack Yann Tiersen Comptine d’un autre ete
chopin etude
BEETHOVEN ve AŞK

" Ah, ah! Ancak aşk yumuşatabilir hayatımdaki acıları!
Ey Tanrım! Sevgisi gücüme güç katacak kadını gönder bana artık!"
Beethoven 'ı mutlu eden ve sanatını besleyen şeylerin başında aşk ve doğa gelir.
Beethoven, hayatı boyunca doğa ile özel bir ilişki kurarak yaşamaya özen göstermiştir. En mutlu olduğu zamanlar kırlarda ağaçların, çiçeklerin arasında kaybolduğu anlardır. Doğa, yalnızlığının gerilediği, mutlu olduğu yerdir. Doğa, özgür ruhunun en rahat ettiği yerdir.
Hayatındaki anlamların başında doğa, kadın ve müzik gelir.
Beethoven, düzensiz hayatı karşısında içten içe düzenli ya da düzenlenmiş bir hayatın arzusunu duymaktadır. Evliliğe dönük tavrını asıl belirleyen kadınlara duyduğu derin sevgi ve aşktır.
Beethoven yirmi iki yaşına bastığında tanıştığı ilk kadın evlerinde yaşadığı Breuning ailesinin yirmi yaşındaki kızı Eleonore'dur. Güzel, incelikli, kibar, okumuş, iyi bir eğitim almış Eleonore bu özellikleriyle Beethoven'ı etkiler. Eleonore ile piyanonun başına geçtiği zamanlar, hayatının en mutlu anlarıdır.
Fakat aynı evde kısa bir süre yaşadığı Jeannette'ye olan ilgisi, bu mutlu ilişkinin sonunu hazırlar. İki aşk arasında kalan Beethoven, iki kadınla da mutlu bir beraberlik sürdürememiştir.
Tam bir bohem hayatının varlığı söz konusu değilse bile bir sanatçının dünyası, ilgi görmesi ve etkilemesi için yeterlidir. Beethoven bu ilgiye bağlı olarak Viyana'da pek çok kadına gönlünü kaptırmış, ruhunun kapılarını sonuna kadar açmıştır.
Keglewicz Kontesi Babette, Kontes Theresia von Branunsweig onu etkileyen kadınlardandır. Hatta Fa diyez Majör Sonatı (op.78) Theresia'ya adamıştır.
Beethoven'ın kalbinde ayrı bir yeri olanlardan biri de Cristina Cherardi'dir. Bu kadından o kadar çok etkilenmiştir ki en uzun ilişkilerinden birini onunla yaşamıştır.
Evlenmeyi ilk düşündüğü kadın ise çocukluğunda Bonn'daki saray korosunda birlikte oldukları Magdelana'dır. Magdelana'ya evlilik teklif ettiğinde ise yaşadığı tek şey düş kırıklığıdır. Magdelana, Beethoven'a bazı hakaretler ederek üzücü bir şekilde evlilik teklifini reddetmiştir.
Çoğu kadın Beethoven'ı insan olarak, arkadaş olarak, sevmekte, onun özel hayatına girseler bile bir süre sonra ilişkiyi yürütemeyip başkalarıyla evlenmeyi tercih etmişlerdir.
Bu durum Beethoven'ın sanatını besleyen en büyük etkenlerden biri olmuştur. Eninde sonunda hayatından çekip giden her kadın onda yalnızca acıya yol açar. Duyduğu acı ve yalnızlığının tek karşılığı ise müziğinde ortaya çıkar. Bu bağlamda yalnızlık ve acı Beethoven'da yaratıcı bir güce dönüşür ve yaptığı müziğin insanlar üstündeki derin etkisinin arka planını oluşturur.
1801 yılı başlarında Beethoven 31 yaşına geldiğinde, tam bir olgunluk çağına gelmiştir. Hayatının içindeki kimi zaaflarından çoktan kurtulmuştur. Söz konusu olgunluk en büyük aşklarından birinin de başlangıcıdır. Bu aşkın da sonu ayrılıkla bitmiştir fakat hem hayatına hem de sanatına olan etkisi çok büyüktür.
Giulietta Guicciardi, Milano'da doğmuş, tam bir sanat kültürüne sahip, 17 yaşında, çekici bir genç kızdır. Genelde ders vermeyen Beethoven, yakınlarının bu güzel kıza ders verme teklifini hemen kabul eder. Genç kıza ilgisi ve duyduğu aşk, her piyano dersini büyülü bir zamana çevirir.
En ateşli, en arzulu aşk mektuplarını yazdığı kadın Guilietta olmuştur. Yazdığı aşk mektupları, öldükten sonra bulunmuştur.
Beethoven'ın müzik dehası olması, sevdiği bir kadınla evlenip istediği mutlu hayatı yaşamasına yetmemiştir. Beethoven'ın aşkı tek kişilik bir aşk olarak kalmıştır. Guilietta'nın yazdığı mektuplarda Beethoven'a bir ilgisi olduğunun sonucunu doğursa da, 2 yıl sonra bir başkasıyla evlenmiştir.
Bu durum Beethoven'ı çok etkilemiştir. Artık ölüm düşüncesiyle uğraşan, kendini ölmeye hazırlayan biri haline dönüştürmüştür. Ama Guilietta'ya olan karşılıksız aşkı onu öldürmemiştir. Bu duygular onda başka şeylere dönüşür ve sanatına duyduğu aşk onu tekrar hayata bağlar, ölüm düşüncesinden uzaklaşır. Yıllar sonra aslında Guilietta'nın da Beethoven'ı sevdiğini, Kontla ailesinin zoruyla evlendiğini öğrenir. Fakat evli kadınlara olan saygısından bu durum düşüncelerinde değişiklik yaratmaz. 20 yıl boyunca tek başına aşkını içinde yaşar.
Yalnızlığı sanatsal anlamda yoğunlaşmaya yol açarken bir yandan da sağlık sorunlarını ortaya çıkarır. En büyük sağlık sorunu ise duyma güçlüğü çekmesi yani sağırlığıdır.
Sağırlığını unutmak için çözümü doğaya sığınmakta bulur. Kır Senfonisi, Beethoven'ın aşık olduğu doğaya incelikli bir armağanı olabilir. Ama ne yazık ki beste yapması, doğaya sığınması hayata bağlanması için yeterli olmamıştır.
Beethoven için genç yaşta hayattan uzaklaşıp yalnızlık ve uğultulu bir sessizlik içinde yaşamak yeterince sarsıcı bir durumdur.
1809 yılının sonlarında kalbini saran aşk ateşi Beethoven'ın en son hayata tutunma arzusudur. Bu ateşi yakan Teresa Malfatti adlı bir genç kızdır. 39 yaşındaki Beethoven bu kıza tuhaf duygular içerisinde savrulur. Mesafeli şekilde mektuplaşmalarının ardından, Teresa mı istemedi, yoksa ailesi mi bilinmiyor ama yine bir aşk daha hüsranla sonlanmıştır.
Beethoven hiç evlenemedi. Sevdiği kadınlarla beraber uzun birliktelikler geçiremedi, Ama
Beethoven'ın aşkları, ardında yüzyıllardır insanların kulaklarında uğuldayıp duran melodiler bıraktı. ...
Kaynak: Dahiler ve Aşkları / Özcan Erdoğan
cemal reşit rey
(1904-1985)
Piyanist bestecilerimizden Cemal Reşit Rey, 25 Eylül 1904 de Kudüs‘te dünyaya geldi. Babası Kudüs Mutasarrafı Ahmed Reşit Bey, Servet-i Fünun Dergisinin tanınmış yazarlarındandı.
Cemal Reşit Rey, müziğe yatkın yetenekli bir çocuktu. ilk piyano derslerini annesinden aldı.
Besteleme yeteneği çok küçük yaşlarda kendini gösterdi. Henüz 8 yaşındayken bir vals besteledi.
1913 yılında ailesi ile birlikte Paris’ e yerleştiler. O dönem Paris Konservatuvarı müdürü olan Gabriel Faure’ nin aracılığı ile piyanist Marguerite Long’un öğrencisi oldu ve piyanosunun yanında besteciliğini günden güne geliştirdi.
Birinci Dünya Savaşı sırasında annesiyle birlikte İsviçre’ye yerleştiler. Cenevre‘ de St. Antoine Koleji’nde orta öğrenimine devam ederken bir yandan da Cenevre Konservatuvarı’nda müzik eğitimine devam etti.
Savaş sonrası 1920’de Paris‘e geri döndü. Buradaki konservatuvarda Marguerite Long ile piyano, Raoul Laparra ile bestecilik çalışmalarını geliştirdi.
Çok önemli isimlerle müzik çalışmaları yapma imkanı bulan Cemal Reşit Rey‘in çalıştığı diğer önemli isimler ise Gabriel Faure ile Henri Defosse idi. Faure ile “Müzik Estetiği“, Defosse ile de orkestra şefliği çalıştı.
1923 yılında öğrenimi tamamlayarak yurda geri döndü. Ülkede Cumhuriyet ilan edilmişti. Cemal Reşit Rey’ in ülkeye katkıları da bu yıldan itibaren başlar.
Aynı yıl, O zaman ki adı Dar-ül Elhan olan İstanbul Belediye Konservatuvarı‘ nda piyano ve kompozisyon öğretmenliği yaptı. 1926 yılında burada bir de koro kurdu.
1934 yılında “Yaylı Sazlar Grubu” nu kurdu. Aynı zamanda İstanbul Filarmoni Derneği’ ni kurdu ve başkanı oldu. Bu dernek sayesinde ülkemize dünyanın en tanınmış şefleri, solistleri konser vermeye İstanbul’a geldi. Onların gelişi, orkestranın üyesi olan sanatçılar ve dinleyicileri için o dönem müzik eğitimi ve görgüsü için çok yararlı oldu.
1945-46 yıllarında ileri sınıflardaki üflemeli çalgılar bölümündeki öğrencilerin de gruba katılması ile grup, SENFONİK Orkestra özelliğine kavuştu. cemal Reşit Rey, 1968 yılına kadar her hafta düzenli şekilde, bu orkestra ile birlikte çeşitli konserler düzenledi.
Cemal Reşit Rey, Radyo yayıncılığı alanında önemli ve yararlı çalışmalar gerçekleştirdi. 1938′de yapılan bir çağrı ile 1940 yılına kadar Ankara Radyosu Batı Müziği yayınları Şefi olarak çalıştı.
1940 yılında istanbul’a döndü ve buradaki piyano öğretmenliği, piyanistlik ve orkestra şefliği görevlerini sürdürdü.
İstanbul Radyosu’nda “Piyano Dünyasında Gezintiler” adlı programı uzun yıllar boyu devam etti. Bu programda birçok yeni yapıtı, açıklamaları ile seslendirdi.
1949’dan 1960 yılına kadar dünyanın en önemli merkezlerinde, konserler verdi, orkestra yönetti.
1982 yılında “Devlet Sanatçısı” unvanı alan Cemal Reşit Rey, 7 Ekim 1985′de hayatını kaybedene kadar Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ nda Kompoziyon Öğretmenliği görevine devam etti.
Cemal Reşit Rey, Türk Beşleri olarak anılan grubun üyesidir.
Kendisi ülkemiz için çok önemli müzisyenlerindendi. Çok sesli müziğin öncüsüydü, çok iyi bir besteciydi, çok iyi bir piyanistti, çok iyi bir eğitimciydi, çok iyi bir orkestra şefiydi ve İstanbul Şehir Orkestrasının kurucusuydu. Ve bütün bu özellikleri ile adını Tür Müzik tarihine altın harflerle yazdırdı.
BAŞLICA PİYANO ESERLERİ
- Sonat
- Hatıradan İbaret Kalmış Şehirde Gezintiler
- Türk Manzaraları
- 10 adet Halk Türküsü
- Sonatin
- Fantezi
- İmprovisation
- Kromatik Konçerto
- İki Piyano için 12 adet Prelüd ve Füg
- 2 adet Konçerto
DİĞER ESERLERİ
- Operalar
- Operetler
- Orkestra eserleri
- Oda müziği eserleri
- Tiyatro ve Film müzikleri
Doğru Şekilde Piyano Çalışmanın İpuçları
Düzensiz ve sistemsiz bir şekilde piyano çalışmak hızlı sonuçlar almanızı engelleyecektir. Bunun yerine planlı, düzenli, bir amaç belirleyerek egzersiz yapmak size daha yararlı olacaktır ve amacınıza ulaşmanızda zaman kazandıracaktır.
Gelişme kaydetmek, olduğunuz seviyeden daha ileri seviyelere geçmek için pratik yapmanız gerekir.
Bütün müzisyenlerin pratik yapması gerekir.
Pratik yapmayı elleriniz için egzersiz olarak düşünebilirsiniz. Aynı spor salonlarında antrenman yapar gibi, piyano çalışırken de kendinize bir program belirleyin.
Pratik yapmanın asıl amacı müzik yapmayı öğrenmektir.
Piyano Çalışmanın İpuçları
- Önce ellerinize tek tek konsantre olabilmek için egzersizleri tek elle çalışın.
Bir parçaya alışmak, başlamanın en basit yoludur. İki elinizi ayrı ayrı çalıştırırken ilgili partisyonları yeterince iyi çalmaya başladıktan sonra iki elle çalmaya başlayın ve bir egzersizi zorlanmadan çalmaya başlayana kadar hızlanmayın.
Çalmaya başlamadan önce parçanın notalarını baştan biraz okuyun. Bu aynı zamanda nota okumanızı da geliştirecek bir egzersiz olacaktır.
- Parmak pozisyonlarınızı belirledikten sonra bu pozisyonları değiştirmeyin.
Belki tuhaf gelebilir ama parmaklarınızın da bir hafızası vardır. Yeni bir parça öğrenirken parmak pozisyonlarınızı sık sık değiştirirseniz fazla hızlı ilerleyemezsiniz.
Birçok egzersiz ve nota kitabında parmak numaraları önceden belirtilmiş ve notanın üzerine yazılmıştır. Bu sizin için tek seçenek değildir fakat kendi parmak pozisyonunuzu belirleyecek seviyeye gelene kadar, parmak numaraları size doğru yolu gösteren işaretler olacaktır.
- Düşük bir hızda çalışmaya başlayın.
Parmaklarınız alışana kadar ve notaları iyice doğru okuyup çalana kadar, çalma hızınız yavaş olmalıdır. İlerlediğinizi düşündüğünüz zaman hızınızı yavaştan hızlıya doğru, kademe kademe geçirebilirsiniz.
- Çalarken ellerinize çok bakmamaya çalışın.
Piyano çalarken sürekli ellere bakmak, ellerinizin notaların tuşlardaki yerini sezgisel olarak bulmasını geciktirir. Parmaklarınızın, notalar arasındaki mesafeleri sezgisel olarak hissetmeyi öğrenmesi gerekir.
- Çalacağınız parçayı bölümlere ayırın.
Piyano parçanızı çalışırken bölümlere ayırın ve bölümleri tek tek çalışın. Her seferinde bir bölüme konsantre olmanız ilerlemenizi hızlandıracaktır.
- Bir hata yaptığınızda asla bu hatayı görmezden gelip çalmaya devam etmeyin.
Hata yaptığınız yerde durun ve aynı bölümü tekrar tekrar doğru olana kadar çalışın. Bir sonraki bölüme geçebilmeniz için hata yaptığınız bölümü en ez beş kez mükemmel bir şekilde çalmanız gerekir.
- Bir parçayı ilk kez çalmaya başlarken vuruşları yüksek sesle sayın. / Metronom kullanın.
Bu yöntem, ritme daha iyi konsantre olmanızı ve metronom kaçırmamanızı sağlar. Eğer vuruşları kendiniz saymak istemiyorsanız mutlaka metronom kullanın. Metronom ritim kaçırmadan çalmanıza yardımcı olur.
- Bir parçayı çalmadan önce notalarına baştan sona göz atın.
Piyano parçanızı çalmadan önce muhakkak önce notalarını baştan sona okumaya çalışın. İyi bir şekilde nota okumak, iyi bir şekilde piyano çalmanın anahtarıdır.
- Piyano parçasının içinde zor gelen yerleri muhakkak işaretleyin.
Nota okurken ve çalarken sizi zorlayan yerleri yuvarlak içine alarak veya kendinize çalarken nelere dikkat etmeniz gerektiğini hatırlatacak işaretler koyarak notanın üzerini kalemle çizin. Baştan itibaren çalarak, zorlandığınız kısma geldiğinizde, işaretleri yerleri görüp refleks şeklinde beyninize komut giderek otomatik olarak sürekli zorlandığınız yeri doğru şekilde çaldığınızı fark edeceksiniz.
- Önünüzde nota olmadan ezbere çalmayın.
Görsel hafızanız güçlü olabilir ve ezberiniz kuvvetli olabilir. Fakat çalıştığınız parçayı ezberlemek ve notaya bakmadan çalmak, nota okumanızı geriletecek ya da gelişmesini önleyecek ve yeni parçaları öğrenmenizde zorluk yaşamanıza sebep olacaktır.
Fazıl Say
1970 yılında Ankara’da doğan Fazıl Say, Ankara Devlet Konservatuvarı’nda piyano ve bestecilik eğitimi gördü.
17 yaşında, Düsseldorf’taki Robert Schumann Enstitüsü’nde ünlü piyanist ve pedagog David Levine ile beş yıl çalışmasını sağlayacak olan DAAD bursunu kazandı.
1992-1995 yılları arasındaki öğrenimini Berlin Konservatuvarı’nda sürdürdü. 1994 yılında “Genç Konser Sanatçıları Uluslararası Seçmeler Ödülü” nü kazanmasının ardından uluslararası kariyerinde hızlı bir yükselişe geçti.
Bugüne değin, Amsterdam Concertgebouw, Berlin Philharmonie, Vienna Musikverein, Tokyo Suntory Hall, New York Carnegie Hall ve Avery Fisher Hall gibi prestijli salonlarda; New York, İsrail, Baltimore, St.Petersburg ve BBC filarmoni orkestraları, Fransız Ulusal Orkestrası, Amsterdam Kraliyet Concertgebouw Orkestrası gibi dünyaca ünlü topluluklar eşliğinde çalan Say; Lucerne, Ruhr, Rheingau, Salzburg, Verbier, Montpellier ve Bonn Beethoven festivallerinde defalarca sahneye çıktı.
2004 yılında kemancı Maksim Vengerov ile 2006 yılında Akiko Suwanai ile Avrupa, ABD ve Asya turnelerine çıkan Say’ın son yıllardaki oda müziği partneri, ünlü Moldovalı kemancı Patricia Kopaçinskaya’dır.
Caz tutkusuyla da bilinen Fazıl Say, Türk Ney virtüözü Kudsi Ergüner ile “Worldjazz” adlı bir dörtlü oluşturdu. Klasik müzik ve caz müziği dışında, popüler müzik ve halk müziği alanlarında da birçok ünlü isimle sahne almıştır.
Fazıl Say, çok iyi bir piyanist olmasının yanında aynı zamanda da çok iyi bir bestecidir. Besteleri tüm dünyada büyük yankı uyandırmaktadır.
Piyano ve keman için yazdığı konçertoları, çeşitli Oratoryoları (Nazım, Metin Altıok Ağıtı, Truva v.b), senfonileri, ve çeşitli adaptasyonları bulunmaktadır.
Besteleri tüm dünyada dinlenilen ve dünyaca ünlü orkestralar tarafından seslendirilen Fazıl Say, ülkemiz adına gurur kaynağı bir sanatçıdır. Uzun zaman yurt dışında yaşamış olmasına rağmen ülke ve vatan sevgisi ağır basmış ve İstanbul’da dönmüş ve burada yaşamaya devam etmektedir.
Piyanist Ece Dağıstanlı ile evli olan Fazıl Say’ın, Kumru adında bir de kızı vardır.
Robert Schumann (1810-1856)
Robert Schumann, 8 Haziran 1810'da Saksonya'da dünyaya geldi. Babası yayınevi sahibi bir kitapçıydı. Üç erkek, bir kız kardeşi vardı. Schumann dünyaya geldiği yıl babası, ağır bir sinir bunalımı geçirdi. Sahip olduğu tek kız kardeşi de genç yaşında akıl hastalığına yakalanarak vefat etti.
Schumann, çocukluk yıllarından itibaren müzik ve edebiyatla yakından ilgilendi. 8 yaşındayken, Johann Gottfried Kuntzsch'dan org dersleri almaya başladı. Öğrenim gördüğü lise düzeyindeki okulda, Piyano çalıyor, besteler yapıyor ve oyunlar yazıyordu.
Henüz 16 yaşındayken, babasını kaybetti. 1828'de çok başarılı bir şekilde liseyi bitirince, annesi Schumann'ı hukuk eğitimi görmesi için Leipzig'e gönderdi. Burada müzik profesörü Friedrich Wieckle'la karşılaştı ve hukuk okumayı bırakıp, Wieckle ile beraber piyano derslerine başladı.
Sevdiği besteciler arasında Bach ve Schubert vardı. İkisinin de eserlerini, yapıtlarını yakından takip ediyordu. Bestecilik eğitimi üzerine Orkestra yöneticisi olan Heinrich Dorn'dan yararlandı.
Schumann, geçim sıkıntıları yaşıyordu. O dönemlerde sıkıntılarından dolayı Piyano öğretmeninin evinde kalıyordu. Amacı, iyi bir piyano virtüozu olmak ve para kazanmaktı.
Parmaklarını güçlendirmek için bir aygıt icat etti. Fakat bu aygıt yüzünden bir parmağı sakatlandı ve virtüozluk hayalleri yıkılmış oldu.
Kendini besteciliğe adadı. Bir yandan da birkaç arkadaşı ve piyano öğretmeni ile çıkardıkları (1834) Neue Zeitschrift für Musik adlı dergide yazılar yazıyor ve yöneticilik yapıyordu. Yaklaşık 10 yıl kadar dergide yöneticilik yaptı.
O yıllar piyano öğretmeninin kızı Clara ile aralarında aşk serüveni yaşanmaya başladı. Clara Wieck , tam bir piyano virtüözü olarak yetiştiriliyordu. Schumann henüz para kazanan başarılı bir besteci olmadığı için Clara'nın babası evlenmelerine karşı çıktı. Ama Schumann pes etmeyip 5 yıl boyunca Clara ile evlenmek için mücadele etti ve sonunda 1840 yılının Eylül ayında evlenerek amacına ulaştı. 8 çocukları oldu.
Clara kendini kocasının yapıtlarını tüm dünyaya tanıtmaya adadı. Uzun turnelere çıktı. Bazı turnelere Schumann da eşlik etti. Pek çok ülke de Schumann'nın eserlerini başarıyla yorumladı.
Mendelssohn, 1843 yılında Leipzig'de yeni bir konservatuvar kurdu ve Schumann'a Piyano ve bestecilik öğretmenliği sağladı. Fakat Schumann'nın sinirleri bozulmaya, ruhsal bunalımlarına girmeye başlamıştı ve öğretmenlikte de pek başarılı olamadı.
Bir süre Dresden'de kaldı fakat burada da sinirsel ve ruhsal bunalımlarından kurtulamadı.
1850'de Bach Gesellschaft Vakfı'nın konserlerini yönetmeyi kabul ederek Düsseldorf'a gitti. Fakat sinirsel ve ruhsal sıkıntıları devam ediyor, bu bunalımlı dönemden bir türlü kurtulamıyordu.
1854 yılında bir sabah kendini Ren Nehrine atarak intihara kalkıştı. Neyse ki balıkçılar tarafından kurtarıldı ve bir akıl hastanesine yatırıldı.
Son iki yılını zaman zaman gaipten sesler duyan yarı akıl hastası olarak, Endenich'teki bir hastanede, Dr. Richharz'ın gözetiminde yaşadı. 29 temmuz 1856 yılında orada öldü. Ölürken yanında Clara ve Brahms vardı.
Schumann kalıtsal hastalığı nedeni ile yaşadığı süre boyunca saplantılarından, bunalımlarından kurtulamadı. kendini hep başarısız bir piyanist, besteci ve orkestra yöneticisi olarak gördü. Sanki sadece başarılı ünlü bir virtüözün kocasıydı.
Oysaki ; Romantik yüzyılın en büyük ustalarından biriydi ama öyle olduğunu asla kabul edemedi.
W
W
W.- İngilizce partisyonlarda V v. (kemanlar) kısaltması yerine kullanılır.
Weiberstimme- Kadın sesi.
Weich- Minör, hafif, yumuşak.
Weihnachtslied- Christmas ilahisi.
Weise- Ezgi, melodi.
Wenig- Az. Ein wenig- Biraz.
Wieder- Tekrar. Wiederanfangen- Baştan.
*
S
S
S.- Bazı müzik terimlerinin kısa yazılışı. (Ör. S.-Soprano, solo)
Saltando- Yaylı çalgılarda, yayı teller üzerinde sıçratarak çalma tekniği. (sautille)
Samba- Brezilya halk dansı ve bu dansın müziği.
Sang- Şarkı. Sanger- Şarkıcı.
Sarabanda- 3/2 lik, 3/4 lük ölçülerde yavaş hareketli bir İspanyol dansı.
Sartarella- Tarantellayı andıran 6/8 lik bir dans.
Scala- Gam.
Scemando- Azalarak.
Schalkhaft- Alaycı, şakacı.
Scharf- Tiz.
Scherzo- Canlı, parlak, neşeli biçimde. Müzik parçalarının bu biçimde çalınan bölümleri.
Schietto- Yalın, sade.
Schleifen- Akıcı.
Schnell- Hızlı, çabuk.
Scintillante- Parlak seste.
Sciolto- Yaylı çalgılarda, sanatçının yayı geniş hareketlerle ve serbestçe kullanması.
Scivolando- Kayarcasına.
Score- Partisyon.
Scorrevole- Bir müzik yapıtının yorumunda akıcı.
Scrittura- Yazılı.
Sdegno- Kızarak, sinirlenerek, öfkelenerek.
Seans- Konser, sinema tiyatro gibi sanat dallarında yapılan gösterilerden her biri.
Secco- Yalın, sade, süslemesiz.
Seconda- İkinci.
Segno- İşaret, im. Partisyonlarda, tekrarlanacak bölümün başlangıç noktasını belirten işaret.
Segue- Ara vermeden, durmadan.
Semi- Yarı.
Semplice- Yalın, sade.
Sempre- Hep daima.
Senfoni- Sonat biçiminde orkestra yapıtı.
Senfoni Orkestrası- Senfonileri çalacak biçimde düzenlenmiş, üflemeli, telli, yaylı ve vurma çalgılardan oluşan büyük orkestra.
Senfonik- Senfoniyle ilgili. Senfoniye dayanan.
Senkop- Bir ölçünün son zamanının, bir sonraki ölçünün ilk zamanına bağlanışı.
Sensibile- Duygulu.
Senza- Birçok müzik terimiyle kullanılır. Olumsuzluk belirtir.
Septetto- Yedi bölümlü, yedi ses ya da yedi çalgı için yazılmış yapıt.
Serenat- Sesli olarak söylenen ya da müzik aracıyla çalınan serbest biçimli müzik parçası. , Daha çok gece, açık havada sevgi duyulan biri için bir müzik aracıyla verilen küçük konser.
Sereno- Çalgı müziğinde Dingin, sakin.
Seria- Ağırbaşlı, ciddi.
Sestetto- Altılı. Altılı ses ya da çalgı için yazılmış yapıt.
Sesto- Altılı aralık.
Sforzando- Sesin gücünü arttırarak.
Sforzato- Güçlendirilmiş.
Sgambato- Yorgun, bitkin halde.
Si- Do majör gam’ın yedinci perdesi.
Simile- Aynı biçimde, benzeri.
Sinfonietta- Küçük orkestra için yazılmış, senfoniden daha kısa parçalar.
Sinistra- Klavyeli çalgılarda, sol elle çalınacağını belirten terim.
Slargando- Gittikçe ağırlaşarak.
Smanioso- Aşırı öfkeyle .
Sminuendo- Azaltarak, eksilterek. (çalgı müziğinde)
Smorando- Hafifleyerek.
Smorfioso- Üzgün, kederli gibi.
Smorzando- Gücünü azaltarak.
Soavemente- Tatlılıkla, yumuşaklıkla.
Soggetto- Konu, tema, motif.
Sognando- Düşünceye dalarak, düşleyerek.
Sol- Do majör gamın beşinci notası.
Solemnis- Görkemli.
Solfej- Notaları ritimlerini ve selerini vererek yapılan ses çalışması.
Solleciando- özen göstererek, dikkat ederek.
Solo- Yalnız, tek başına.
Somma- En büyük, en yüksek.
Sonabile- Ses veren, sesi olan.
Sonat- Bir ya da iki çalgı için yazılmış üç ya da dört bölümden oluşan müzik yapıtı.
Sonatin- Kısa, küçük sonat.
Sone- Lirik şiirlerden bestelenen küçük şarkı.
Sonometre- Tellerin titreşimini karşılaştırmaya sesin şiddetini ölçmeye yarayan aygıt.
Soprano- Kadın ya da erkek çocuklarda en ince ses. , Bu sese sahip olan sanatçı, Bir çalgı ailesi içinde sesi en ince olanı.
Sordo- Donuk.
Sortita- Giriş aryası.
Sospirando- İç çekerek, inleyerek.
Sostenendo- Güçlendirerek.
Sotto- Altta aşağıda. Piyanoda çapraz el kullanırken hangi elin alttan geçeceğini belirtir.
Spartire- Bilinen bir müzik yapıtının notalarını yeniden yazmak, temize çekmek.
Spezzato- Bölünmüş, ayrılmış.
Spianato- Düz sesle, iniş, çıkışsız.
Spiccato- Bir müzik parçasında, notaların, birbirine bağlanmadan, ayrı ayrı (kopuk kopuk) çalınacağını, belirten terim. Legato karşıtı.
Spieloper- İçinde konuşmaların da yer aldığı hafif eğlendirici opera türü.
Spiritoso- Coşkulu, şakacı.
Staccato- Notaların birbirinden ayrı, tek tek çalınacağını belirten terim.
Stil- Biçem, üslup, tarz.
Still- Rahat, dingin.
Stinguendo- Gittikçe hafifleyerek, sönerek.
Straccicalando- Seste çocuklaşarak.
Straccinato- Tempoda ağırlaşarak.
Strascicando- Durdu duracak kadar yavaşlamak.
Streich- Yay çekmek.
Strepito- Gürültülü biçimde.
Stringendo- Hızlandırarak.
Strumento- Müzik aleti.
Suave- Hoş, sevimli, tatlı.
Subito- Birdenbire. hemen.
Süsleme- Bir ezginin anlatımını güçlendirmek, kulağa daha etkili gelemsini sağlamak amacıyla eklenen notalar.
Svelto- Çabuk, ivedi.
Sving- Canlı ve ağır ritim dalgalanmalarından oluşan caz müziği ritmi.
*